Bozulan insan psikolojisinin düzelip düzelmeyeceği muamması

"Bilimdeki her büyük ilerleyiş, hayal gücünün yeni bir atağından ileri gelir." -John Dewey

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
Tonga Sayıl
Silik
Mesajlar: 29
Kayıt: 11 Şub 2018, 23:05

#1

Okunmamış mesaj

https://seyler.eksisozluk.com/insan-psi ... uzelmez-mi

Bozulan psikolojiden kasıt, travmaların kökleşip hastalık oluşturması ise düzelmesi zor. Çünkü değişim ve arınma içeriden açılan bir kapı. Çoğu hasta, bu kapıyı açmaya direnç gösteriyor. Akademi tarafından fark edilmiş ki öncelikle direnci kırmak adına motive edici seanslar yapılıyor. Öyle kuruntulu savunma mekanizmaları oluyor ki bazı hastaların ancak 20-30 seansta iletişim tam olarak kurulabiliyor. Yani hastalığın çözülmesi, arınmak zor iş ağalar. Çoğu insan geçici dopamin kaynaklarıyla, kuruntularıyla felan hastalığı çözmek yerine iblise domalarak geçiştiriyor üç günlük ömrünü. İşin aslını söyleyeyim, asıl olay şahsi mücadelede yatıyor. Şahsi mücadele için ise akıl lazım. Fakat bazı travmalar oluyor ki kişi akıl sahibi olsa bile dışarıdan yardım eli gerekebiliyor, dış şart ve koşulların hazırlanıp tedaviye öyle başlanması gerekiyor. Hakikate adanmak -Başlığı hakkını vererek okuduğunda travmaların çözülmesi için açığa çıkar. Hakikate adanmaktan kastım gerekli yüzleşmeleri yaşayıp bu travmalarını çözmen, bunun neticesinde anlayış olarak farkındalığının artmasıyla beraber bu yolun tek yol olduğunu anlaman ve bu yoluna adanmandır.- çoğu travmayı çözüme kavuşturuyor fakat yazılımın işleyişini bozan travmalar hala mevcut ise dışarıdan yardım gereklidir.

‘’bozulan psikoloji ancak ve ancak idare edilebiliyor sanırım. tam anlamıyla bir düzelme olmuyor. bir eşik atlandığında oradan artık geçmiş oluyorsunuz ve geçmiş olsun; çünkü geri dönüşü yok.’’

Akılsız insan için kendini iyileştirmektir, arınmaktır bunlar faso fiso. İnsanların çoğu trendlere, türlü batıllıklara ve gündeme domalıyor. İnsanların çoğu diye başlayan ayetlere bakabilirsiniz. Bu yüzden ipin ucunu kaçıran hasta, bir travma baş gösterdiğinde, akılsızlıkları ile bu travmayı besleyip iyice kötü hale getirip ipin ucunu kaçıyor.

‘’üst üste yaşadığınız, tecrübe ettiğiniz basit bir duygu değişim durumunu düşünün. sizi çok mutlu eden, ya da tam aksine travmatik etki bırakan bu deneyimler, her defasında beyniniz tarafından daha da hızlı unutulmaya/yok olmaya başlar.’’

Kişinin artık travmaları beslendikçe, o boktanlığa alıştıkça bu travmatik duyguların kişinin üzerindeki etkisi düşmeye başlıyor. Balçıkla sıvanmaya başlıyor yani yavaştan. Tamamen balçık haline geldiğinde ise hani o betalardan koku alınca burnunun sızlaması iyi bir alamet iken beta birisinin betaları görünce burnuna pis kokular gelmemesi, koku alamaması onun betalığını tescilleyen bir durum olması gibi, kişinin hastalığı hayatında o kadar yer ediniyor ki artık o hastalığa sahip olmayı normal karşılamaya başlıyor. Benliğinin bir parçası haline geliyor, üzücüdür ki hayatı boyunca o hastalığının farkına varamadan ölüp gidiyor. Çünkü dediğim gibi onun için her şey normal. ‘’Boktan bir durumdayım’’ bile diyemiyor yani, ona göre her şey sıradan çünkü. Çoğu dirençte bundan kaynaklanıyor, yok benim öyle bir şeyim felan diye. Halbuki artık bu hali ona normal gelip, hayatı bu hastalıkların semptomlarını sergilemekten ibaret olduğundan bu bozuk hal ve hareketler bireye sıradan geliyor.