Hayatın anlamına dair bir sorgulama

"Bilimdeki her büyük ilerleyiş, hayal gücünün yeni bir atağından ileri gelir." -John Dewey

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
musluman bir genc
1. Nesil
Mesajlar: 14
Kayıt: 19 Mar 2018, 20:38

#1

Okunmamış mesaj

Uzun bir yazı olacak.
Bu yazıyı bir kaç kez yazmayı denedim ve hâlâ nasıl yazabileceğimi,nasıl toparlayabileceğimi bilmiyorum.kusura bakmayın.Herhangi bir anlam düşüklüğü,anlaşılamama veya bir sorun,bir sıkıntı durumunda bana bildirmenizi isteyeceğim.aynı şekilde içerik hakkında fikir de belirtebilirsiniz.

Hayatın anlamına dair bir sorgulama kafama nereden geldi bilemiyorum fakat bir süredir bunu düşünüyorum ve hâlâ tatmin edici bir cevap bulamadım. Belki mantıksal bir hata yapıyorum belki de bir şeyi kaçırıyorum ve bu yüzden bunu kağıda dökmeye, toparlamaya ve öyle bir değerlendirme yapmaya ihtiyacım var.Bunu sizlerle paylaşıp hem sizin hem de benim zamanla fikir yığınımın oluştuğu bir başlık olsun istiyorum burasının.Uzun olması ve aklıma yeni bir şey geldiğinde güncelleyeceğimi umuyorum. Hazır yeni başlamışken tanrıdan bir özür,af da dilemek istiyorum.Nankör insana nankörlüğü hep bir ayak bağı olacaktır ama bu saatten itibaren doğru yolda daha emin adımlarla olmak umuduyla.Tanrı tek dostumuzdur

Hayatın bir anlamı var mıdır yoksa yok mudur? Şöyle bir etrafıma bakınca hayatımı anlamlı kılabilecek pek bir şey bulamıyorum.(hayatı anlamlı kılabilecek bir şey varsa ki var olduğunu düşünüyorum.onu ileride işleyeceğim.)Eğer bir anlamı olsaydı yaşamamızın şuan bulunduğumuz durumlarda olur muyduk? Yine bu şekilde mi davranırdık? Hayatı nasıl yaşardık?

Şuan hayat,tamamen zevk ve eğlence odaklı.mutluluk odaklı.Her şey.Etrafımızda görebileceğimiz her şey. Ve insan sürekli mutlu halde kalmak için yırtınıyor,çabalıyor.insanlar mutlu olmadıkları her an acı çekiyor.Ve tekrar mutlu hallerine geri dönmek için veya mutluluk seviyelerini düşürmemek için çabalıyor. Lunaparka gitmek,barlara diskolar akmak,geceleri yaşamak hayatın anlamı olabilir mi? kafayı çekmek ya da.Veya başarılı bir mühendislik ortaya koyarak yeni bir ürün yaratmak.Belki yeni bir ürün ortaya koymak insan için, verdiği emek karşılığında gerçekten mutlu eder ve o gelen mutluluk diğerlerine göre daha hoştur. (Daha ulvidir mi diyeyim, karşılaştırınca daha takdir edilesi bir mutlu olma yöntemidir diyeyim.) Ve bu şekilde mutlu olmak yani emek ile yeni bir ürün ortaya koyarak mutlu olmak belki ''hayatı daha anlamlı hale getirir'' şeklinde düşünebilirsiniz ama o ortaya koyduğun ürün bile şuan ki mutluluk için çabalayan insanlara hizmet edeceği için,o insanlara mutluluk sağlayıp anlamsız bir sisteme hizmet edeceğinden dolayı bence mühendislik harikaları yaratarak ve o işe emek vererek yeni bir ürün ortaya koymanın hayata anlam kazandırabileceğini söylemek yanlış olur.Boş bir sisteme boş bir makine daha katıp boşluğu daha da boşlukla doldurmanın bir anlam taşıdığını söyleyebilir miyiz? Sen lunapark için yeni bir makine tasarladığında ve emek ile ortaya yeni bir şey koyduğun için bu senin hayatını anlamlı yapmaz.Çünkü anlamsız bir sisteme hizmet ediyor ve hayatı daha da anlamsızlaştırmak yani daha fazla mutluluk için ortaya çıkmış bir ürün.(aslında sende o makineyi mutlu olmak için yaptın. insanları mutlu etmeyi hedefleyen bir sistemde sende mutlu olmak için o ürünü ortaya koydun. amacın daha anlamlı bir hayat değildi.) Bu sefer diyeceksiniz daha önem arz eden bir şey icat etmek hayatı anlamlı yapmaz mı? insanlar şuan mutluluk için çabalarken o önemli icat hiçbir zaman tutmayacaktır. çünkü insanlara mutluluk vermeyecektir ve pek tınlanmayacaktır. Hatta gerekli sermaye de fonlardan alınamayacaktır. Fonlar bile senin çıkaracağın ürünün kendisine daha fazla para kazandırmasına ve sonucunda mutlu olup olmamasına bağlı. Para geliyorsa mutluyum mantığı. İcat edeceğin ürün talep görmüyorsa kimse sana fon açmaz.
Bu yüzden o icat, mutluluğu kovalayan bu insan topluluğunda kullanılabilirliği olmadığından boş icat olarak gözükecektir. Ne bileyim sen şimdi esrarkeşlerin yaşadığı bir kasabaya matbaa götürseydin banane derlerdi. Pek bi önemi kalmazdı. Tam olarak matbaa makinesi iyi bir örnekleme olmasada (çünkü matbaa makinesi bile boştur bir anlamı yoktur :D) daha iyi kavrayabilmek için söyledim.

Bundan bir kaç yıl sonra ölsem ve tam o an geriye dönüp baksam ne derdim. Kesinlikle düşündüm bunu ve hâlâ cevabım aynı. Başka verebilecek bir cevabım yok resmen. Bu muylu lan derdim. Bu muydu. İnsanlar sürekli mutlu olmak için uğraşıyor. Bir baba için hayatın anlamı evladının geleceği olabiliyor. Yoksa o adamı hayatta tutabilecek bir şey yok.Niye yaşıyorsun deseniz bir şey diyemez. Ve buna da şahit oldum. Kızı ölen bir baba şuan yaşıyor ama neden yaşadığını bilmiyor. Anlamı olmayan bir dünyada yaşıyor. Onu hayata bağlayan tek şey ailesi ise ve o aileyi kaybederse ne için yaşar bu adam. Bir ergenin yapabileceği en iyi şey karşı cinsle haşır neşir olmaya çalışmak, cafelere gitmek arkadaş edinip topluluğa uyarak bir şeyler yapmaktır. Çünkü başka yapabileceği bir şey yok. Hayatına anlam katabilecek bir şey yok ve o da boş zamanını eritmeye çalışıyor. Hepimiz boş zamanı eritmeye çalışıyoruz. Geriye dönüp bakınca bayaa zamanımızın olduğunu ama değerlendiremediğimizi fark edicez. Öldüğün an geriye dönüp baktığında bu muylu lan diyeceksin. Ben hayati sürekli mutlu olmaya ve kendimi mutlu etmek için yapay zevkler peşinde koştum diyeceksin. Eminim o an dehşete kapılırsın. Hayatın anlamı sürekli mutlu olmak ve onun için çabalamak olamaz. Hatta bir süreden sonra aynı şeylerle mutlu olamadığımızdan dolayı daha uç şeylerle uyarılmamız gerekiyor, ki mutlu olalım. Yani bir mutluluk eşiği varsa, sen sürekli mutlu olmaya uğraştığın için o eşik kendini yukarı çekiyor ve daha güçlü uyaranlarla uyarılman gerekiyor ki eskisi kadar zevk alasın, mutlu olasın. eskiden seni mutlu yapan şeyler seni mutlu yapmıyor. hiç şeker yememiş birine şeker verirseniz uyuşturucu almış kadar mutlu olacaktır. Ve adam şekere alışdıktan sonra uyuşturucu verirseniz, bir süre uyuşturucuya devam ettikten sonra da tekrar şekere dönmesini isterseniz o adam kafayı yer. Uyuşturucu onun mutluluk eşiğini zıplattı. aynı şekilde şekerde zıplatmıştı. o adam mutlu olmak için artık uyuşturucu almak zorunda. Tabi mutluluk eşiği aşağıya çekilebilir ama biraz acılı olur.
Dönüp bakınca hayatın bir anlamı kalmıyor bence. Yaşıyorsan ne için diye sorunca mutlu olmak için demek saçma. Mutluluk için yaşanmaz. Ki dediğim gibi şuan biz sadece mutluluk için yaşıyoruz. Sosyal medya bile mutlu olmamız için var. Gerçekte olamadığımız kişileri sosyal medya da olabilmek bizi mutlu eder.Bir kapitalist için daha fazla para mutluluktur.
Ve şöyle bi bakınca insanlar ölene kadar sosyal medya da kullanacaktır, daha fazla para için sömürgecilikte :D.

Bunları düşününce madem yaşamamın bir anlamı yok, madem neden yaşadığımı bilmiyorum o zaman niye intihar edip kurtulmuyorum. ölüm gelene kadar oyalanıp bu maskaralığa alet olacağıma en azından seçimi ben yapar ve belkide hayatımdaki en mantıklı kararı vererek intihar ederim. 90 yaşında ölmemle şimdi ölmem arasında madem bir fark yok ise neden intihar etmiyorum?
Bilmiyorum şuan intiharlık bir ruh halim, yönelimim yok ama niye intihar etmemem hakkında da caydırıcı bir fikir bulamıyorum. Açıkcası islam'a inanıyorum ve hakikat olarak inandığım şey bana intiharı yasaklıyorsa o zaman ölümü beklemek yerine initiharı seçerek verebileceğim en mantıklı kararı vermiş olmayacağım. Eğer yasaksa bunun bir nedeni var. Eğer yasak ise kesinlikle bir anlam, bir amaç olmalı.

Bakara 30-33

30-Rabbin, meleklere şöyle demişti: 'Yeryüzüne bir halife yerleştireceğim.' Melekler de: 'Orada bozgunculuk yapacak, kan akıtacak birisini mi yerleştireceksin? Halbuki biz seni överek yüceltiyor ve mutlak otoriteni onaylıyoruz,' dediler. 'Bilmediğinizi Ben bilirim,' dedi.
31-Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz."
32-Dediler ki: "Yücedir şanın senin. Bize öğretmiş olduğunun dışında bilgimiz yok bizim. Sen, yalnız sen Alîm'sin, her şeyi en iyi şekilde bilirsin; Hakîm'sin, her şeyin bütün hikmetlerine sahipsin."
33-Allah buyurdu: "Ey Âdem, haber ver onlara onların adlarını." Adem onlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: "Dememiş miydim ben size! Ki ben, göklerin ve yerin gaybını en iyi bilenim. Ve ben, sizin açığa vurduklarınızı da saklayageldiklerinizi de en iyi biçimde bilmekteyim."
(Edip Yüksel meali)
Şu ayetlere bakınca meleklerin tavrını görüyorsunuz. daha sonra tanrının cevabı ise sizin bilmediklerinizi ben bilirim oluyor. Eğer tanrı bu cevabı vermişse kesinlikle bir nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Yaratılmamızın ve buna bağlı olarak yaşamamızın bir anlamı olmalı kesinlikle. kurandaki tüm ayetleri okumadığım için alakalı ayetler varsa şuan bilmiyorum onuda belirteyim. bunları tamamen alakalı ayetleri baz alarak yazıyorum. yeni bir şeyde güncellerim zaten burayı.
ayette ana odak nokta belki insanın bozguncluğu falan olabilir ama bunun arkasında melekler tarafından sorulan bi ''neden' sorusuda var bence.

Buradan yaşamamızın, yaratılmamızın bir anlamı olduğunun çıkartılabileceğini düşünüyorum.

---Reklamlar----
şuan bu üstteki birkaç paragraf yazının başlangıcından bir kaç gün sonra yazıldığı için bağlamları şaşırıp toparlayamıyorum konuları. kusura bakmayın. bu aralar çok fazla şey varda kafamda.
----Reklamlar----

Bir de Müdessir-den bir kaç ayet paylaşmak istiyorum.

1-Ey giysisine bürünüp kenara çekilen! (Yaşar Nuri)
1-Sen ey içine kapanan kişi! (Mustafa İslamoğlu)
1-Sen ey (yalnızlığına) bürünmüş olan! (Muhammed Esed)

2-Kalk ve uyar.

3-Rabbinin büyüklüğünü ve yüceliğini an!

4-Elbiseni temizle,
4-Öz benliğini temiz tut!(Muhammed Esed)

5-Uzaklaştır kendinden pisliği!
5-Pislikten uzak dur.
5-Kotu seyleri terke devam et.

6-Çok bularak başa kakma yaptığın iyiliği!

7-Ve yalnız Rabbin için dayanıklı kıl benliği!(Yaşar Nuri)
7-Rabbin için sabret.
7-ama sabırla Rabbine yönel.(Muhammed Esed)

Kuranın, zamanın edebiyatı ile şiirsel olarak indirildiğini duymuştum. Böyle şiirsel olarak inmiş ayetler. Bunun nedenide zamanın Arap Edebiyatı popülermiş.Ne kadar doğru bilmiyorum Arapça bilgim yok ama en basitinden Fatiha'yı içimizden Arapça olarak okuyunca sonlarda sürekli alem in, kenestah in,er rah im, yevmedd in. gibi kafiyeli sözcükler var. Doğruluk payı var ve eğer şiirsel olarak indiyse bu ayetlerde elbiseni temizle cümlesi pek tabii öz benliğini temzile olarak çevirilebilir. Zamanında şiir yazmıştım ve şiirde mecazlı anlatımlar, devrik ve eksiltili cümleler, dolaylı anlatımlar vs yapılır. ham metin elbiseni temizle olsada anlamı öz benliğini temizle olabiliyor. ne kadar doğru bilemiyorum yanlışım varsa Allah affetsin ama bunu baz alarak başlıyorum.

İlk ayetten Muhammed peygamberin bir depresif kişiliğe büründüğünü depresif bir ruh halinde olduğunu ve bu yüzden ey kenara çekilen diye hitap edildiğini düşünüyorum.
kalk ve uyar, buradan da her ne olursa olsun yoluna devam etmesini,çabalamasını Tanrı tarafından istenildiğini görüyoruz.
4. ayet ise dediğim nedenlerden dolayı bence de benliğini temizle diye çevirilmeli.
5 ayette zaten 4.ayet ile alakalı.
7. ayet ise bu depresif haline rağmen sabretmesini ve yoluna devam etmesini istediğini görüyoruz Tanrı tarafından.

Bu ayetler hitap olarak muahmmed peygambere söyleniyor tabiki, depresif bir ruh halindeydi çünkü, ama şunu da karıştırmayın, bu ayetler sadece ona indirilmedi. bu ayet herkese indirildi. sokuk ateisler gibi boktan yorumlarıyla atlayan buradan pek çıkmaz ama ne olur ne olmaz.
Çoğumuz bazı süreçlerle beraber depresif ruh hallerine bürünebiliyoruz. Bu ayetler benden tüm emsi yaralı kreyzi boy alttan tire üstten tire çift tırnak sıfır altı Faiklere gelsin.Bu ayetleri ruh halimin kötü olduğu zamanın birinde okumuştum ve hayran kalmıştım.Bana itiş gücü vermişti o zamanlar.

Eğer bu ayetler bana her ne olursa olsun ruh halim ve motivasyonum diplerdeyken Kalk ve uyar diyerek çabalamamı istiyorsa boş bir şey için değildir bu. kesinlikle çabalamam gereken anlamlı bir şey var. Bu hayatın içerisinde bir anlam var ve bu anlamı bulamıyorum sanki. Bu anlam hakkında bir sonuca ulaşamıyorum.Bir yerde tıkanıyor. Muhammed peygamberin görevi peygamberlikti. Onun amacı peygamberlik görevini yerine getirmekti. diğer Peygamberlerinde öyleydi ve eğer Muhammed peygamber bu görevini yerine getirmeseydi kesinlikle hüsrana uğrayacaktı. Tanrı ona bu görevi verdi ve tanrının rızasını kazanmak için o da bu görevi yerine getirmeye çalıştı.
Hayatın bir anlamı var ise bu kesinlikle bir Tanrı var olduğunda vardır ve bu anlam da bence Tanrı rızasını kazanmaktır. Yoksa gerçekten bir boşluk hissine kapılıyosunuz ve bu korunç. intihar etmemek için bir neden yok. Eğer ateist olsaydım, hiç buralarla tanışmasaydım ve bunları düşünseydim intihar eder miydim? sanmam, çünkü kardeşim beni hayata bağlıyor açıkcası. yaşamamın temel nedenlerinden biri de kardeşim. ama o da olmasaydı belki evet edebilirdim. En azından biraz yaşar ve bir kaç kötülük yapar hayvani arzularımı gerçekleştirdikten sonra intihar edebilirdim.
Eğer hayatın amacı Tanrı rızasını kazanmak ise bunu nasıl yapacağım. Muhammed peygamberin görevi peygamberlikti. diğer peygamberler de görevini biliyordu ve o yönde çabaladılar. Peki ben ne yapacağım. Yeteneklerinin bilinmesi gerekmiyor mu burada?Ne gibi bir yeteneğim var ki benim? Tanrıya neyim ile hizmet edecem, ne ile onun rızasını kazanacağım. Belki diyeceksiniz işte kuranda belli başlı emir ve yasaklar var. ee tamam şimdi zina yapmadık sadaka verdik falan ama bir süre sonra bunlar rutine binip sıradanlaşmaz mı? kesinlikle bir yeteneğin, bir yöneliminin olması gerek bence. Hüsrana uğrayanlardan olmak istemiyorum.Hayat çok anlamsız geliyor. Yaşama tutunma nedenim tanrının varlığı ve bi tarafta beni ne için yarattığını da bilmiyorum. felsefede böyle ota boka sokuk sorgulamalara girilir ya vitaminsiz beş para etmez. acaba boş bi şey mi düşünüyorum diyorum. Hadi hayatın anlamını tanrının rızasını kazanmak olarak bir takım şeylerden çıkardık. beni ne için yarattığını nasıl bulucam. Eğer bulabilirsem ya kuranda bulabilirim bunu ya da hiç bulamam ve bakara suresinde ki gibi ''sizin bilmediklerinizi ben bilirim'' diyen Tanrıya güvenir ve hiç bilemeyeceğim gayb üzerinde daha fazla zaman kaybetmem.
Aslında ne için yaratıldığımı bulabilseydim hayatın amacını da bulabilirdim. Ama onu bulamayıp hayatın amacını başka bir yoldan bulunca ne için yaratıldığım konusu cevapsız kaldı. Tek bir kiliti açınca bağlantılı her kapı açılacaktı ama biz o kiliti açamayıp tek tek kapıları denemek zorunda kaldık.

Yazının sonuna geliyorum ama pek tatmin edici bulmadım açıkcası. Kafam disko topu gibi.Bir karmaşa içinde. Bu yüzden pek verimli yazamadım. Bağlamları yapamadım ve istediğim şekilde daha fazla yazamadım. Aynı şekilde kurandan daha fazla referans da yapamadım.Zaten bir yerde kafamdakiler kaybolmasın diye buraya yazıp not alıyorum ve sizinle paylaşmak istiyorum. kritik olduğunu düşündüğüm bir konu çünkü.Herhangi bir yanlışım varsa bunları belirteceğinizden yönünden de içim rahat açıkcası. Etrafımdaki insanlara bunları anlatsam aa vaybe ne düşünce deyip düşüncenin derinliğine hayran kalıp gidecekler ama içerikteki hatalara ya da mantıksal hatalara bakmaycaklardır. ya da pek tabi tınlamaycaklardır. Kağıdı dolu göstermeye çalışan öğrenciler gibi yazdıysam kusura bakmayın. Yazı yazma ve düşünceleri yazıya dökme konusunda pek iyi değilimdir. Hatta düşünceleri aklımda tutma konusunda da. Ayrıyetten bir şeyler öğrenip kendimi geliştirsem bile kitap yüklü eşeklere dönüşmekten korkuyorum.Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim.Şuan mutlu hissediyorum.
Kullanıcı avatarı
dun bugun yarin
1. Nesil
Mesajlar: 139
Kayıt: 18 Mar 2018, 13:22

#2

Okunmamış mesaj

Allah yoksa hiçbir şeyin anlamı yok, Allah varsa anlam kazanıyor bir şeyler. Olay bundan ibaret aslında, bana biraz gereksiz şeyleri düşünüyormuşsun gibi geldi. Yani amacı olmasa bile sonuçta Allah emretmiş, olaya böyle bakmak lazım ("Allah orucu neden emretmiş, amacı ne?" gibi sorularla vakit kaybetmemek gerek yani. Bir sürü şey tahmin edebiliriz ama tahminden öteye gitmez. Bizim bilmediğimizi o bilir.). Yoksa hayat gerçekten çöplük dediğin gibi. Kur'an'da emredilince bize verilenler hakkında biraz düşündüğümde senin de bahsettiğin "mutlu olma amacı"nı gördüm insanlarda. Ama aslında asla mutlu olamayıp sadece kendilerini oyalamaya çalıştıklarını fark edince, üstüne de Rad 28'i görünce imana geldim. Hayatın anlamlı olduğunun en büyük kanıtlarından birisi bu bence. Sosyal ilişkilerdeki düzen, hakikatlerin iyiliğe sevk edici olması; bunlar çok derin şeyler aslında. Düşünenler için ibretler vardır elbette. Neyse. Bence "hayatın anlamı" biraz popüler kültür kurbanı bir tamlama. Yani hayatın anlamını sorgulayınca aslında ne aradığını sen de pek bilmiyorsun. Bence hayatın anlamının ne olduğunu değil de amacını (veya anlamlı olup olmadığını) sorgulamak lazım. Ne diye buradayız? Özgür müyüz yoksa köle miyiz? Temel iki zıt düşünce. Her şey bu ikisi etrafında dönüyor esasında. Bu ikisinden hangisinin doğru olduğunu anladıysan zaten geriye emredilenleri yapmak kalıyor. Hayatın amacı sınavı geçip Allah'ın rızasını kazanmak işte. Dünyevi açıdan bakıldığında birçok şeyi yapmak zor geliyor, mutsuz ediyor. Ama ahireti de katıp düşündüğünde mutlak mutluluğu/huzuru buluyorsun. İnsan mutlu/huzurlu olmak ister, o yüzden çalışmak istemez. Huzuru kaçsın, rahatı bozulsun istemez. Ama ölümün (yani mutlak sonun) yaklaştığının da farkındadır. O yüzden de kendini birçok şeyle oyalar. Eğer ki kendini oyalamayıp bugün çalışırsan yarın karşılığını (mutlak mutluluğu/huzuru) alıyorsun. O yüzden hoşuna gitmese bile savaşmak, emredileni yapmak zorundasın. O yüzden sistem saçma olsa bile boş durmamak zorundasın. Pisliğin çokluğu seni şaşırtmasın. Allah olmadan anlamsız olan işler, O'nun varlığıyla anlam kazanıyor. Daha uzatacağım ama dediklerimin tekrarı olacak hep. Uzun bir yazı oldu, birçok tekrar olabilir. Mazur görün. Ama cevap arayan umarım cevabını bulmuştur.
Kullanıcı avatarı
legoprofesoru
1. Nesil
Mesajlar: 42
Kayıt: 10 Nis 2018, 15:46

#3

Okunmamış mesaj

Mutluluğun sağlam bir tanımını yapabilirsen yazının ilk bölümlerindeki sorularının bir kısmına cevap bulabilirsin. Bana göre mutluluk ''an'' içindeki tam bir memnuniyet halidir. Her şeyin mükemmel olmasına gerek yok, akışta olduğun anlarda mutlusundur. Mutluluk onu aradıkça uzaklaşır, kovaladıkça kaçar. Sosyal medya kullanımına ve zaman öldürücü mühendislik ürünlerine olan yüksek talebin sebebi mutlu etmesi değil mutsuzlukları kısa süreliğine unutturmasıdır. İnsan mutluluğun değil hakikatin/doğrunun peşinde koşmalıdır. Çünkü mutluluk eylemden sonra gelen bir süreçtir, sonuç değil. Gökkuşağı aranıyorsa önce yağmur yağmış mı diye bakılır.



''Hayatın anlamı ne?''

Neden bu soruyu hep depresif anlarımızda sorarız? Sevdiklerimizleyken veya kahkaha atarken neden hayatın anlamı ne diye sormayız? Hayatın anlamı işlerin yolunda olması mıdır? Çokça insanın elinde oyuncak olmuş bir soru bu. Hayatı anne karnı ile mezar arasına sıkıştırınca alınan cevaplar doyurucu olmuyor. Ölümden kaçılamaz. Ha şimdi kendini öldürmüşsün ha 60 sene sonra kendin ölmüşsün doğru ama ölümden başka bir yol yok. Haliyle intihar bir seçenek olmuyor. Hayat başarısız/mutsuz olununca rage quit çekilen bir oyun değil.

Secde-9

Edip Yüksel: Sonra onu biçimlendirip ona ruhundan üfledi. Size işitme ve görme yeteneği ile beyinler verdi; siz pek seyrek şükrediyorsunuz.

Sende olduğu gibi bana da güç veren ayetler var. Öyle güzel ayetler var ki neden bunlar konuşulmuyor da Kur'an' da doğu-batı denmiş ama niye kuzey-güney dememiş demek sahte kekeke vs gibi boş konular tartışılıyor merak ediyorum. Allah insana ruhundan üflemiş. Kendinden ebedi bir parça vermiş insana. Allah'ın sıfatlarını keşfetme sürecidir belki de dünyevi hayat. İyisiyle kötüsüyse kainata şahit olmaktır. Bazen berbat hissedersin biliyorum ama gökyüzüne biraz bakınca insanı bekleyen muazzam şeyleri hissedebilirsin bence.
Kullanıcı avatarı
musluman bir genc
1. Nesil
Mesajlar: 14
Kayıt: 19 Mar 2018, 20:38

#4

Okunmamış mesaj

Parmenides yazdı: 18 May 2018, 21:24 Veya başarılı bir mühendislik ortaya koyarak yeni bir ürün yaratmak.Belki yeni bir ürün ortaya koymak insan için, verdiği emek karşılığında gerçekten mutlu eder ve o gelen mutluluk diğerlerine göre daha hoştur. (Daha ulvidir mi diyeyim, karşılaştırınca daha takdir edilesi bir mutlu olma yöntemidir diyeyim.) Ve bu şekilde mutlu olmak yani emek ile yeni bir ürün ortaya koyarak mutlu olmak belki ''hayatı daha anlamlı hale getirir'' şeklinde düşünebilirsiniz ama o ortaya koyduğun ürün bile şuan ki mutluluk için çabalayan insanlara hizmet edeceği için,o insanlara mutluluk sağlayıp anlamsız bir sisteme hizmet edeceğinden dolayı bence mühendislik harikaları yaratarak ve o işe emek vererek yeni bir ürün ortaya koymanın hayata anlam kazandırabileceğini söylemek yanlış olur.Boş bir sisteme boş bir makine daha katıp boşluğu daha da boşlukla doldurmanın bir anlam taşıdığını söyleyebilir miyiz? Sen lunapark için yeni bir makine tasarladığında ve emek ile ortaya yeni bir şey koyduğun için bu senin hayatını anlamlı yapmaz.Çünkü anlamsız bir sisteme hizmet ediyor ve hayatı daha da anlamsızlaştırmak yani daha fazla mutluluk için ortaya çıkmış bir ürün
Burada mühendislik ürününü vitrin mankeni olarak verdim, yani her olay boştur derken geneli kapsayan bir örnekleme olarak. Ve burada demişim ki ortaya kolduğun ürün ne olursa olsun anlamsızdır. Aslında bu yanlış. Bunun doğru olması için bir Tanrı nın var olmaması gerekir. Eğer Tanrı var ise olaylar biraz değişir. Tanrı var ise ortaya koyduğun ürün ve çaba eğer hakikate, doğruya ve Tanrı rızasına kanalize ise anlam kazanır. Yani aslında bir anlam var ve bu yollardan geçiyor, onun dışındakiler gerçekten anlamsız.
Misal aşağıda matbaa yı da boş olarak nitelendirmişim, anlamı yoktur demişim parentez içerisinde ki bu yanlış. Matbaa İle de Tanrı rızası için hizmet edebilirsin.

Bir de yazıda şöyle bir sıkıntı gördüm, başıyla sonu arasında tezatlık oluşturan yerler var. Bunun nedeni de daha önce yazmam gerekeni sonra, ileride yazmam gerekeni önce yazıp olayı karıştırmam.
Böyle olunca da biraz karışmış ve karışıklıkta boğulduğum yerler olmuş. Kendimi ifade etme sıkıntımdan olabilir.
Ama belki de bu meseleyi düşünüken düşünsel fonksiyonlarım sıkıntılıydı ve dediğim gibi karıştı ve karışıklıkta boğuldum.Sonucunda da böyle bir yazı çıktı. Bunun nedeni kendimi ifade etme sıkıntımdan ziyade düşünsel fonksiyonlarımdan dolayı da olabilir.

Bir de şöyle bir ekleme yapmak istiyorum yazıya,
Doğmadan önce tam bir hiçlik halindeydin, yani tam bir sıfır. Öldüğün zamanda tam bir hiçlik haline gireceksin,yani tam bir sıfır. Bu ikisi arasında sen yaşıyorsun ve o yaşam da aslında bir sıfır. İstediğin sayıyı ver, iki sıfır arasında kalması her şeyi sıfır yapar. Eğer bir Tanrı varsa sıfırın yanında birler de oyuna dahil olur. Ve yaptıklarına bağlı olarak sıfır veya bir alırsın. İşte 1'lerin oyuna dahil olması anlam/amaç.
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#5

Okunmamış mesaj

"The meaning of life is to give life a meaning" - victor e. frankl

Hayatın anlamı, aslında hayatını anlamlı kılabilmektir.
Ölüm kesin, hayatın geçici. Fakat ya sonrası?
Bizler sadece fiziki bedenlerden ibaret değiliz. Ruhun ve bilincin var, seni sen yapan şeyler bunlar. Bunlar yok mu olacak?

"Evet, Biz onu, parmak uclarina varincaya kadar butun incelikleriyle yeniden yapmaya kadiriz."
-Kıyame 4

Neden parmak ucu?
Ölüm son duraktan öte sadece başka bir platforma geçiş. Enerji asla yok olmaz, sadece aktarılır. Hesap gününe inanan birisi için bu dünya yahut buradaki mutluluk aşırı önem arz etmez. Tanrının sistemi ve sana söyledikleri önemlidir. Hayatını da bu şekillendirir. Dünyada ne yaparsan yap hep içinde eksik bir şeyler kalacak, boşlukta hissedeceksin. Anlam veremediğin tonla olay yaşayacaksın. Bunlar görebilene açık bir işarettir.
Kullanıcı avatarı
hellsbells
1. Nesil
Mesajlar: 138
Kayıt: 02 Nis 2018, 17:18

#6

Okunmamış mesaj

[mention]musluman bir genc[/mention]

Kanka shakespeare gibi takılma işte olmak ya da olmamak falan, gerekli ve doğru soruları yöneltmelisin kendine ardından gerekenleri aklınla anlayıp bir disipline bürünüp yapmalısın. Eğer doğru soruları sormazsan bulduğun cevaplar bir anlam ifade etmez ve böyle böyle aklın törpülenir. Bir gün bir bakarsın bok püsürle uğraşıp oyalamışsın kendini. Yeteneklerini bulma kısmında acele etme önce çarını diz -aklını geliştir, hastalıklarınla yüzleş, fiziksel ve zihinsel sağlığına dikkat et vs.- sonra biyolog görevlerini -departmansal konuları, daha güçlü akıl seviyesi gerektiren konuları- vermeye çalışırsın. Bu her şeyde böyle, levelına uygun hareket ettikçe daha sağlam ilerlersin.
az7
Sürgün
Mesajlar: 36
Kayıt: 18 Mar 2018, 13:22

#7

Okunmamış mesaj

Bu sorgulama değil.
Odun dizmelisin, hayatı anlamak adına, bunu da en güzel başlıkla yapabilirsin.
Kafanın karmakarışık,disko topu gibi olduğunu söylemişsin ben buna zihinsel anarşi diyorum, tcma beni karanlık taraf olarak düşünebilirsiniz demişti, o karanlık tarafı besledikçe karmaşık şeyler yavaş yavaş anlam kazanmaya başlıyor ve daha net bir şekilde kararlar alıp kendi rotanı çizebiliyorsun, tavsiyem başlıkta ki kavramlar üzerine düşünmen ve derinleşmen, bu şekilde zihninde anarşiyide bitirebilirsin.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık