Psikanalizin BDT'den üstün olması

"Bilimdeki her büyük ilerleyiş, hayal gücünün yeni bir atağından ileri gelir." -John Dewey

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
Priso
1. Nesil
Mesajlar: 46
Kayıt: 16 Mar 2018, 17:52

#1

Okunmamış mesaj

http://www.libidodergisi.com/terapi-sav ... -intikami/
http://www.libidodergisi.com/terapi-sav ... tikami-ii/
http://www.libidodergisi.com/terapi-sav ... ikami-iii/

Zamanında okuduğum, son araştırmalara dayanarak Psikanalizin BDT'den üstünlüğünü ve kalıcılığını gösteren bir makale dizisi. Sosyal bilimler araştırmalarının, aslında resmin bütününe dair çok ufak bir parça göstermesine dair fikir verdiği gibi, sosyal bilimlerin doğa bilimlerine nazaran kısıtlı sonuçlara ulaşabilmesi ve kişisel bilimselliğe dayanması hakkında da fikir verir. Ben de tekrardan okuyup makalenin detaylı analizini yazacağım.
Kullanıcı avatarı
Priso
1. Nesil
Mesajlar: 46
Kayıt: 16 Mar 2018, 17:52

#2

Okunmamış mesaj

"...Yine de bozguna uğrayan eski kafalı psikanalitiklerden kaynaklanan muhalefet homurtuları asla tümüyle ortadan kalkmadı. Özünde, insan doğası hakkında, neden acı çektiğimiz ve olur da umut edebilirsek iç huzuru nasıl bulabileceğimiz konusunda temel bir anlaşmazlık vardır. BDT acı verici duygulara dair çok kendine özgü bir görüş sunar: Bu duygular öncelikle ortadan kaldırılması ya da bunda başarısız olunursa tahammül edilebilir hale getirilmesi gereken şeylerdir. O halde, depresyon gibi bir durum biraz kanserli bir tümör gibidir; elbette nereden geldiğini anlamak yararlı olabilir ancak ondan kurtulmak çok daha önemlidir. BDT, mutluluğun kolay olduğunu iddia etmez, ancak bunun nispeten basit olduğunu ima etmektedir. Sıkıntılarınız, mantık dışı inançlarınızdan kaynaklanmaktadır ve bu inançları yakalamak ve onları değiştirmek sizin elinizdedir.

Psikanalistler, vaziyetlerin çok daha karmaşık olduğunu iddia ederler. Evvela psikolojik acının öncelikle ortadan kaldırılmaması, ancak anlaşılması gerekir. Bu bakış açısına göre depresyon bir tümörden ziyade, karnınıza saplanan bir bıçak ağrısı gibidir: Bu ağrı size bir şey söyler ve sizin onu bulmanız gerekir (Sorumlu hiçbir doktor sizi ağrı kesicilerle eve yollamaz). Ve mutluluk -eğer böyle bir şeye ulaşılabilirse- çok daha karanlık bir konudur. Bizler kendi zihinlerimizi gerçekten bilmeyiz ve bilmemek için de çoğu zaman güçlü güdülerimiz olur. Farkına varmasak da dünyayı hayatımızdaki ilk ilişkilerin penceresinden görürüz; çelişkili şeyler isteriz; değişim ise yavaş ve zordur. Bilinçli zihinlerimiz bilinçdışının karanlık okyanusunda küçük buzdağı tepecikleridir ve BDT’nin basit, standartlaştırılmış, bilimsel olarak test edilmiş adımlarını izleyerek o okyanusu gerçekten keşfedemezsiniz.

Bu bakış açısı çok romantik bir çekiciliğe sahiptir. Ne var ki ardı ardına yapılan deneyler BDT’nin üstünlüğünü doğrular gibi göründükçe analistlerin sözlerine çok uzun zamandır kulak asılmıyordu ve belki de bu nedenle, 2015 yılı Mayıs ayında yayımlanan bir çalışmanın BDT’nin depresyon tedavisinde zamanla daha az etkili olduğunu gösteren sonuçlarına çok şaşırıldı.

Daha önceki deneysel araştırmaların sonuçlarını inceleyen Norveç’ten iki araştırmacı, BDT’nin etki büyüklüğünün (yararlılığı ölçmek için kullanılan teknik bir birim) 1977’den beri yarı yarıya düştüğü sonucuna vardı (Düşük bir ihtimalle bu eğilimin devam etmesi halinde, birkaç on yıl içinde BDT tümüyle kullanışsız olabilir). BDT, başından beri, sadece insanlar mucize bir tedavi olduğuna inandığı sürece etkili olacak bir çeşit plasebo etkisinden mi faydalandı?

Londra’nın Tavistock kliniklerinde araştırmacılar 2015 yılı Ekim ayında kronik depresyon tedavisinde uzun süreli psikanaliz kullanımı üzerine yapılan ilk titiz NHS çalışmasının sonuçlarını yayımladığında bu bulmaca daha hâlâ sindirilme aşamasındaydı. Çalışmaya göre en şiddetli depresyon vakalarında bile 18 ay analiz, NHS’deki bir miktar BDT de içeren “olağan tedavi”lerden çok daha iyi ve daha uzun süreli etkileri olacak şekilde sonuç vermişti. Çeşitli tedavilerin bitmesinden iki yıl sonra, analiz hastalarının % 44’ü artık majör depresyon kriterlerine uymuyordu ki bu oran diğer hastalarda onda bir olmuştu. Aşağı yukarı aynı zamanda İsveç basını, hükümet denetçilerinin ulaştığı bir bulguyu yayımladı ve buna göre zihinsel sağlık hizmetlerinin BDT doğrultusunda yeniden düzenlenmesi için yapılan bir multimilyon sterlinlik bir planın hedeflerine ulaşmada tamamen etkisiz olduğu kanıtlanmıştı..."




Sorundan ziyade sorunun neden olduğu olumsuz duyguları ortadan kaldırmayı ya da en azından etkisini hafifletmeyi amaçlayan BDT, kısaca "bokun içinde nasıl daha rahat yaşanır"a odaklanıyor diyebiliriz. Fakat gerçek dışı inançlar nedeniyle gereksiz bir acıya saplanılıp kalınmışsa, bu inançların yerine faydalı olanların koyulması yönünde etkili olabildiği de bir gerçek.

Psikanaliz ise konuyu derinlemesine ele alıyor. BDT'den farklı olarak acıyı, bastırılması ya da geçiştirilmesi gereken bir duygu olarak değil, sorunun anlaşılması ve kaynağına inilmesinde bir araç olarak görüyor. Yani acımızı ne kadar irdeler ve anlayabilirsek, kendimize dair o kadar içgörü kazanıyoruz. İçgörü kazandıkça ve yüzleştikçe, sorunlarımız bizi dibe çeken unsurlar olmak yerine aştıkça güçlendiğimiz engeller oluyorlar. Fakat bu süreç, yazı dizisinde de uyarıldığımız üzere, yavaş ve zordur. Bu nedenle herkesin yürüyebileceği bir yol değil, hele ki BDT'nin uyguladığı yöntemler gibi nispeten zahmetsiz ve çabuk etki eden fakat uzun vadede hiç bir etkisi olmadığı gibi zarar bile veren yollar mevcutken.


-------


"...Görünen o ki bu tür bulgular istisnai değil ve bu bulgularla yeni yeni cesaretlenen bir psikanaliz terapisti grubu, BDT’nin üstünlüğünde temellerin pek de sağlam olmadığını üstüne basa basa söylemeye başladı. Hatta insanlara “düşünerek kendilerini sağlıklı hissetmeyi” öğretmenin bazen durumları daha da kötüleştirebileceğini savunuyorlar. BDT’yi en acımasız eleştirenlerden biri olan Colorado Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden psikolog Jonathan Shedler, “Her düşünen kişi, kendini anlamanın arabaya servis edilmediğini bilir” diyor. Shedler’ın bu iğneleyici hoş mizacı, konuşmalarımız BDT’nin üstün olduğu iddiaları etrafında ne zaman çok dursa çileden çıkarak bozuldu. “Roman yazarları ve şairler bu gerçeği binlerce yıldır anlamış gibiydi. Sadece son 30-40 yıldır insanlar ‘Hayır hayır, 16 seansta ömür boyu süren kalıpları değiştirebiliriz’ diyorlar.” Shedler ve diğerleri haklıysa eğer, psikologların ve terapistlerin terapi hakkında bildiklerini sandıkları şeylerin çoğunu, söz gelimi neyin işe yaradığını, neyin yaramadığını, BDT’nin gerçekten de eli çenesinde psikiyatr klişesini -ve onunla birlikte Freud’un insan zihni konusundaki görüşlerini- tarihe teslim edip etmediğini, yeniden değerlendirmelerinin zamanı gelmiş olabilir. Böyle bir yeniden değerlendirmenin etkisi derin olabilir ve nihayetinde, dünya çapında milyonlarca insanın psikolojik sorunlarını tedavi etme yöntemlerini bile değiştirebilir..."


Bu paragraftan da anlaşılabileceği gibi, sosyal bilimler kısıtlı ve doğa bilimlerindeki gibi net cevaplara sahip değiller. Yapılan araştırmalar da en iyi ihtimalle fikir vermekten öteye geçemiyor. BDT işe yarıyor gözüktüğü için yıllarca kapsamlı bir şekilde uygulanmış. Fakat son araştırmalarla birlikte görüldü ki, uzun vadede hastalara yalnızca bir oyalanma sunuyor.
Kullanıcı avatarı
Priso
1. Nesil
Mesajlar: 46
Kayıt: 16 Mar 2018, 17:52

#3

Okunmamış mesaj

"...BDT’nin destekçileri tarafından benimsemiş olan, canlı ve saçmalıklara tahammül etmeyen üslup yüzünden iddialarının ne kadar devrimci olduğunu gözden kaçırmak kolaydır. Geleneksel psikanalistler ve daha çok geleneksel psikanalizden türetilen yeni “psikodinamik” teknikler uygulayan kişiler için terapi sırasında olan, aşkta veya işte başarısızlığa neden olan kalıpların sonsuz kere tekrarlanması gibi görünüşte mantıksız belirtilerin, en azından biraz mantıklı olduğunun açığa çıkarılmasıdır. Bunlar, hastanın en eski tecrübeleri bağlamında anlam ifade eden tepkilerdir (Eğer anne ya da babanız sizi yıllar terk etmişse eşinizin de bu yapabileceğine dair sürekli korku ve endişesi içinde yaşamak ve bu nedenle evliliğinizi mahvetmenizle sonuçlanacak davranışlarda bulunmak o kadar da tuhaf değildir). BDT ise bunu tersine çeviriyor. Akla uygun olarak ortaya çıkabilecek duygular -örneğin hayatınızın ne kadar feci olduğuyla ilgili bunalımda olmak gibi- mantık dışı düşüncelerin sonucu olarak açığa çıkar. Evet, işinizi kaybettiniz ama bu demek değildir ki her şey sonsuza dek korkunç olacak.

Bu ikinci yaklaşım doğruysa, değişim kesinlikle çok daha kolay: Acılarınızın gizli nedenlerini çözmek yerine, yalnızca çeşitli düşünce hatalarını tespit edip düzeltmeniz gerekir. Keder veya kaygı gibi belirtiler, uzun süredir gömülü olan korkuların anlamlı ipuçları olmak zorunda değildir; bertaraf edilmesi gereken davetsiz misafirlerdir. Psikanalizde hasta ile terapist arasındaki ilişki bir petri kabı gibidir: Hasta, diğer insanlarla ilişkilerindeki alışkanlıklarını canlandırarak davranışlarının daha iyi anlaşılmasını sağlar. BDT’de sadece bir problemden kurtulmaya çalışırsınız..."



Semptomların giderilmesi nispeten kolaydır fakat iyileşme sağlamaz. Semptomların arkasındaki nedeni açığa çıkarmak gerekir. Hastalığı tespit edip yüzleşmek gerekir. Ne kadar zor ve acı verici olsa da asil ve mükemmel değişimi yakalamak adına izlenmesi gereken yol budur.


-------


"...Birkaç yıl önce, BDT İngiltere’de vergi mükellefleri tarafından finanse edilen terapiler içinde baskın olmaya başladıktan sonra, Oxfordshire’da bir kadın, adı Rachel olsun, ilk çocuğunun doğumunu takiben NHS’de depresyon tedavisi almak istediğinde ilk önce “ruh halinizi iyileştirmek” için beş adım vaadi içeren bir grup PowerPoint sunumu izlemeye gönderilmişti; sonra bir terapistten ve terapistle seansları arasında da bilgisayardan BDT görmüştü. “Benden hislerimi birden beşe kadar bir ölçek üzerinde değerlendirmemi isteyen bir bilgisayar programının karşısına oturana ve ekrandaki üzgün surata tıkladığımda ‘bunu duyduğuma üzüldüm’ diyen önceden kaydedilmiş sesi duyana kadar, sanırım, hiçbir şey bu denli yalnız ve soyutlanmış hissetmeme neden olmamıştı.” diye anlatıyordu Rachel. İnsan terapistin rehberliğinde BDT çalışma sayfalarını tamamlamak daha iyi değildi. “Doğum sonrası depresyonda,” diyordu Rachel, “eskiden çalışıp kendi paranızı kazanırken, ilginç şeyler yaparken aniden evde tek başınıza, çoğunlukla kusmuk içinde, konuşacak yetişkin kimsenin olmadığı bir durumda buluyorsunuz kendinizi.” Bugün baktığında Rachel’ın o zaman aslında ihtiyacı olan, gerçek bir iletişimdi: Her hafta çok kısa bir süreliğine bile olsa, o anlatılması güç ama önemli olan, başka bir insanın zihninde olma hissiydi.

“Zihinsel olarak hasta olabilirim,” diyordu Rachel, “ancak bir bilgisayarın bana üzülmediğini biliyorum...”



İnsanlar, doğru şartlarda birbirine yararı olan varlıklardır. Bazı insanların sorunlarını aşması için terapötik (iyileştirici) bir ilişkinin varlığı yeterli olabilir. Rachel'ın ve pek çoklarının durumunda bu ilişki yalnızca yargılamadan dinleyip hastanın içini dökmesine izin verilerek sağlanabiliyor. Ayrıyeten terapötik etki almak için illaki terapiste gidilmesi gerekmez, hayatınızdaki kimi insanlarla ilişkileriniz de size aynı etkiyi verebilir.


-------


"...Tedavileri biter bitmez insanlara hâl hatır sorulunca BDT tatmin edici görünüyor. Oysaki tedavi üzerinden aylar ya da yıllar geçtikten sonra tekrar bakıldığında BDT’nin yararları genelde zayıflamış, psikanaliz terapilerinin etkileri ise aynen duruyor ya da hatta artmış oluyor ki bu da bize psikanalizin insanların ruh hallerini idare etmelerine yardımcı olmaktan ziyade kişiliği kalıcı bir şekilde yeniden yapılandırabileceğini düşündürüyor. Geçen yıl Tavistock kliniklerinde gerçekleştirilen NHS çalışmasında, psikanaliz tedavisi gören kronik depresyon hastaların, araştırmanın her altı aylık döneminde kısmen iyileşme şansının, başka tedaviler gören hastalara kıyasla %40 daha fazla olduğu görüldü..."


Daha önce de belirttiğim üzere BDT, yalnızca duyguları ve 'mantıksız' kabul edilen düşünceleri değiştirmeye odaklandığı için ve problemin asıl kaynağını keşfetmekten uzak kaldığı için uzun vadede iyileşme sunamıyor. Çünkü problem çözülmediği sürece, o duygu ve düşünceler geri gelecek ve döngü başa saracak. Fakat daha önce de belirttiğim gibi problemin kaynağı zaten o olumsuz duygular ve mantıksız düşünceler ise, BDT gerçek anlamda işe yarayacaktır.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık