Ahlakın Temellendirilmesi ve Bağlayıcılığı Problemi

"Bilimdeki her büyük ilerleyiş, hayal gücünün yeni bir atağından ileri gelir." -John Dewey

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
Kai
1. Nesil
Mesajlar: 58
Kayıt: 18 Mar 2018, 16:27

#1

Okunmamış mesaj

http://kancik.sozlukspot.com/w/ahlak/

Bir de burada konuşulan konu objektif ahlakın ancak tanrı varsa temellenebileceği meselesi. Yani tanrıya inanmayan birinin ahlaklı olamayacağı değil. Mesela filozoflar bir sürü ahlaki sistemler üretmişler, kimisi ahlaklı olan insanın çıkarını maksimize edendir demiş, kimi toplum için maksimum faydalı olandır demiş ve daha pek çok şey denmiş. Tanrıya atıf yapmadan bu sistemlerden birine veya kendince ahlaki olduğunu düşündüğün şeylere uyman seni ahlaklı birisi yapar. Ama bu ahlak sistemin keyfi değer yargılarına dayalıdır ve objektif bir ahlak olarak temellenemez. Çünkü iyi ve kötünün ne olduğunu bildiren sonsuz ilim sahibi bir merci olmadıkça objektif ahlak şudur denemez ve geri kalan her tür ahlaki sistem keyfi olmaya mahkumdur. Özsaygıyı temele koyduğun bir ahlaki sistem de keyfi olur, dünyadan maksimum keyif alacağın bir ahlaki sistem de keyfi olur.

Bir de genelde "e zaten içimizde iyi ve kötünün ne olduğunu doğuştan biliyoruz al sana objektif ahlak" vızzıklaması yapılıyor. Öncelikle genelde içinde doğulan toplumun ve kültürün istisnalar oluşturduğu, kabaca baktığımızda çoğunlukla ortak olan bir iyi kötü algısı taşıyoruz evet. Mesela insanların neredeyse tamamı hırsızlık yapmanın ve haksız yere şiddet uygulamanın kötü şeyler olduğunu söyleyebilir. Aslında bunun sebebi tanrının insana iyiyi öğretmesi, zamanla yozlaşan iyi kavramının elçiler vesilesiyle düzeltilmesi, genetik haritanın etkisi, belki de tanrının ta en başından yaratırken insanın içine iyi ve kötüyü ayırt eden bir ayıraç koyması olabilir. Ama tanrıyı bilmeyen biri için bunun tek açıklaması bir arada yaşama ve hayatta kalma oranını artırma güdüsüyle zaman içinde evrimleşen bir hissiyat olması -bu arada buna kısmen de olsa katılıyorum böyle bir evrimleşme olmuştur fakat ateistlerden farklı olarak az önce söylediklerim de bir faktördür ve bu evrimsel süreç tanrının kontrolünde gerçekleşmiştir-. Zamanla böyle bir hissiyatın gelişmesi bunu objektif yapmaz; yani belki de hissettiklerinin tam tersi ahlakidir, her şeyi bilen bir mercii bunu bildirmeden asla bilemezsin.

Ek olarak bağlayıcılık diye bir problem de var. Mesela hayali bir evren düşünelim, bir tanrı var ve neyin iyi neyin kötü olduğunu bildirdiği bir kitap indiriyor. Fakat bu sisteme uysan da uymasan da öldükten sonra herkes aynı yere gidecek cennet cehennem falan yok diyor. Burada objektif ahlak temellenmiş olur, fakat niçin ahlaklı olmalıyım sorusu cevap bulmamış ve dolayısıyla bu ahlaki sistemin bağlayıcılığı kalmamış olur.
Kullanıcı avatarı
Kai
1. Nesil
Mesajlar: 58
Kayıt: 18 Mar 2018, 16:27

#2

Okunmamış mesaj

Şunu da eklemeyi unutmuşum; deizmin durumunu, yani bir tanrının var olduğunu ama neyin iyi neyin kötü olduğunu bize bildirmediği bir durumu düşünelim. Bu durumda yine objektif ahlakı temellendiremeyiz. Bunu temellendirebilmek için hem bir mutlak ilim sahibi var olmalı, hem de neyin iyi neyin kötü olduğunu bildirmiş olmalı. Çünkü objektif iyi ve kötü bize bildirilmeden bunları hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Aklıma gelmişken konuyla alakalı olduğunu düşündüğüm bir ayet grubunu da koyayım.

Kalem suresi:

36. Neniz var sizin, nasıl hüküm veriyorsunuz?
37. Yoksa sizin bir kitabınız var da ondan ders mi görüyorsunuz?
38. Onda, keyfinize uyan her şeyi rahatça buluyorsunuz.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık