Kuran Mucizeleri Derlemesi

"...De ki: 'Ben uyarıcılardan biriyim. Hepsi bu!" -Neml 92

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#1

Okunmamış mesaj

Kurtuluşumuzun kaynaği, daimi ve yegâne yol göstericimiz olan kuran'ın mucizelerini elimden geldiğince derlemeye çalıştım. Dilerim bu başlık hepimiz adına daha fazla tefekküre ve tanrıyı anlamamıza yardımcı olur.

Kuran her çağda yaşamış her insan grubunun anlayabileceği kolay ve anlaşılır bir dile sahiptir.
Kamer 22: "Andolsun biz Kuran'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. O halde var mı ibret alıp düşünen? "
Bilimsel gerçeklikler gün yüzüne çıktıkça, Kuran'ın geçmiş zamanlarda anlaşılamayan birçok ayetinin de hikmeti zamanla gün yüzüne çıkmıştır. Ateistlerin vızıkladığı kısım genelde "yahu öyle demiyor siz işinize göre yontuyirsunuz" tarzında olur. Fakat ayetler incelendiğinde aslında tanrının kast ettiği seçtiği özel kelimelerle anlaşılabilmektedir. İleride bir çok örneğini vereceğim için şu anda detaya girmiyorum.

Kuran elbette bir bilim kitabı değildir. Her türlü bilgiye ulaşmada öncü olan bir kitaptır. Suyun 100 derecede kaynayacağını, yahut nasıl roket yapacağınızı size anlatmaz. Kuran temelde insanın derininden gelen, fıtratında bulunan varoluşsal soruları - nereden geldim, nereye gidiyorum, niçin yaratıldım? gibi- yanıtlayan bir kitaptır. Şüphesiz ki insan susadığında içmesi için gereken su, acıktığında yemesi için yaratılan nimetler gibi, bu öğrenme merakının da giderilmesi için Kuran'a ihtiyacı olduğundan mütevellit tanrı tarafından bu kitapla bahşedilmiştir.

Kuran'ın tanrı sözü olduğunu nasıl bileceksin? Tabi ki şüphe olmadan herhangi bir inanç oluşturamazsın. Kafandaki şüpheleri netliğe kavuşturabilmenin de tek yolu aklınla batılı ve hakikati ayırt edebilmenden geçer. Nitekim "bunu çok sık yapmam"ın temel direğinde de bu vardı. Aklıyla ayırt edip sadakatini oluşturanlarla, menfaati için inananlara tanıklık ettik. Bu dinde de oldukça karşımıza çıkar. Şüphe eden insanlara "sen inanmıyorsun, tanrıya ihanet ediyorsun" yaftalamaları yapılır. Halbuki asıl inanmayanlar, sadece menfaati için inanıyor taklidine bürünenler bu yaftalamaları yaparlar. Kuran her daim sorgulamaya ve aklı kullanmaya 100 den fazla ayet ile teşvik eder. Yaratılan her şeyin düşünebilenler için birer ayet olduğu sık sık vurgulanır. Ayrıca kuran sıkça meydan okur, itirazı olanların benzer bir kitapla çıkagelmelerini söyler, gelemiyorlarsa da onların yalancı olduklarını söyler.

Bu yazıyı da var olan şüpheleri gidermek, inancımızı daha da sağlamlaştırmak adına yazıyorum. Ne kadar çok bilirsek, o kadar hakim oluruz ve sadakatimizi de aklımızla oluştururuz.
Mucizelere geçiyorum.

-Kuran'da Kelime Tekrarları-
Kuran'nın en başta matematiksel mucizeleri var. Bunlardan en barizi ortak sayılar. Şaşırtıcı bir biçimde alakalı kelimelerin aynı sayıda tekrarlandığı görülmekte. Bu en basitinden kuranın aslında korunulmuş olduğunun ispatıdır. Zaman içinde %1 lik bir değişim bile olsa bu eşitliklerden elbette bir çoğu bozulacaktı.

- Yedi gök tabiri 7 kere geçer
- Göklerin yaratılışı (halku semavati) 7 kere tekrarlanır.
-Gün tekil hali olarak (yevm) 365 kere, çoğul günler (eyyam, yevmein) 30 kere tekrarlanır.
- Ay kelimesi 12 kere tekrarlanır.
-Bitki ve ağaç 26 kere tekrarlanır.
-Ceza 117 kere geçerken, affetmek bunun 2 katı olan 234 kere geçer.
-De kelimesi 332 kere geçerken, Dediler kelimesi de 332 kere geçmektedir.
-Dünya ve ahiret kelimeleri 115 kere geçer.
-Şeytan ve melek 88'er kere geçer.
-Cennet ve cehennem 77'er kere geçer.
-İman ve küfür 25 kere tekrarlanır.
-Zekat 32 kere, bereket 32 kere geçer.
-Musibet ve şükür aynı sayıda 75 kere geçer.
Bu matematiksel bütünselliğin mucizesi gün geçtikçe artmaktadır. Bir de 19 mucizesinden söz edilmekte fakat onu dileyen araştırsın daha uzun bir mevzu.

-300.000 Tonluk Bulutlar-
Araf 57: "...Nihayet rüzgârlar ağır bulutları kaldırıp taşırken, onu ölü bir beldeye sevk ederiz; onunla su indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız. . . İşte (biz), ölüleri böyle çıkarırız. . . Umulur ki bunun ne anlama geldiğini düşünürsünüz!"
İnsanlık en eski zamanlardan itibaren bulutları hafif olarak düşünür. O tüy gibi beyazlıkların ağır hatta çok çok ağır olacak halleri yok değil mi?
Kuran zamana meydan okuyarak bulutların çok ağır olduğunu iddia eder. Bugün biliniyor ki bir fırtına bulutu 300 bin ton ağırlığına kadar çıkabilmektedir. Bu devasa kütle gökyüzünde asılı tutabilmektedir.

-İndirilen Demir-
Hadid 25: "...Biz, kendisinde büyük bir kuvvet ve insanlar için yararlar bulunan demiri de indirdik."
Kuran demirin indirilmesini enzenna kelimesi ile ifade ediyor. Aynı kelime yağmurun inişinde de geçiyor. Çoğu tefsirci aslında burada bir mecaz olacağını tahmin etmiş. Aksine demir tam olarak gökten inmiş. Bu hakikat çok sonradan anlaşılıyor.
Güneşin 20 milyon derecelik çekirdek ısısı ve 60 bin derecelik yüzey ısısı vardır. Demir ise ancak bir kaç yüz milyon derecelik reaksiyonlarda oluşabilir. Yani nova, süpernova olarak adlandırılan güneşten kat kat büyük yıldızlarda demirin oluşumu mümkün. Şu an net olarak anlaşılıyor ki demir güneş sistemimizin dışından dünyamıza girmiştir.

-Korunmuş Bir Tavan-
Enbiya 32: "Biz gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık."

Bugün bildiğimiz üzere atmosfer dünyayı bir çok zarardan korumaktadır.
- Atmosfer dünyaya yaklaşan göktaşlarını yakalar ve yok eder. Bu olmasaydı dünyada da aydaki gibi bir çok krater oluşurdu.
- Uzaydan gelen zararlı ışınları süzer, kızıl ötesi ve radyo dalgaları gibi yararlı ışınların ise geçmesine izin verir. Ultraviyole gibi bazı ışınların ise gerektiği kadarını geçirerek fazla kısmını engeller.
- Atmosfer güneşten gelen ısının bir kısmını muhafaza ederek uzayın -270 dereceye varan dondurucu soğuğundan korur. Bu ısının da dengeli bir biçimde dünyaya yayılmasını sağlar.
- Dünyanın merkezinde bulunan ağır metaller dünyanın çevresinde Van Allen kuşaklarını oluşturur. Bu manyetik alan dünyayı ölümcül radyasyonlardan ve evrendeki yüksek şiddetli enerji patlamalarıdan korur.

-Yoktan Yaratılan Evren-
Bakara 117: "O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyin olmasını istediği zaman ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir."
Enam 101: " Gökleri ve yeryüzünü eşsiz örneksiz yoktan var eden o'dur..."

Tarih boyunca inkarcıların en büyük argümanlarından biri evrenin sonsuz olduğu iddiasıydı. Onlara göre evren hep var idi ve bir yaratıcının varlığına bu nedenle gerek yoktu. İnsanların tanrı inancı bu sebeple bilimle çelişecekti. 20. yüzyılın ortasına kadar bilim dünyasında bu görüş hakimdi. Fakat kuran'da tanrı evrenin tek yaratıcısı olduğunu Enam 101'de açıkça evreni eşi örneği olmaksızın yaratan olduğunu belirtmektedir.

Artık bugün ispatlandığı üzere evren Big Bang neticesinde var olmuştur, yani bir başlangıcı vardır. Big Bang'den önce ise madde ve zamana dair bir bilgi yoktur. Bu gerçek 14 asır önce bildirilmişti.

-Genişleyen Evren-
Zariyat 47: "Ve sema; Biz onu kudretle bina ettik. Hiç şüphesiz biz onu genişleticileriz. "
Not: Sema kuran'da hem gök hem de evren anlamında çokça kullanılmaktadır.
20. yüzyıla kadar bilim evrenin durağan bir yapıda olduğuna inanıyordu. Daha sonra evrenin genişlediğini teorik olarak ispatlayan bilim adamları vardı, bunların en bilineni Albert Einstein'dı. Fakat durağan evren modeline ters düşmemek için bu buluşunu bir kenarı bırakmıştı. Yıllar sonra da evrenin genişlemesini görmezden gelmesini kariyerinin en büyük hatası olarak anacaktı.
Evrenin tam olarak genişlediğinin gözlemi ise 1920 lerde Hubble'ın teleskopu tarafından yapılmıştır. Hubble dev teleskobuyla yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığını keşfetti. İleride olan bir çok gözlem de bunu teyit etti.
Bugün net olarak bilinen evrenin bir başlangıcı vardır ve sürekli genişlemektedir. Bu hakikati tam 1400 yıl önce bildiren bir kitap vardı, sonun da bilim de kuranın sözünü tasdik etmişti.

-Galip Olan Bizans-
Rum 2-4: "Rum (Bizanslılar), mağlup oldu!. Yakın bir bölgede. . . Onlar (Rum) bu yenilgiden sonra, galip geleceklerdir. Birkaç sene içinde. . . Başından sonuna hüküm Allâh'ındır! O zaman iman edenler sevinir."

Kuranın indiği dönemde iki büyük süpergüç vardı, bizans ve sasaniler. Sasaniler 613 yılında bizansı ağır bir biçimde mağlup etmişti. Bu yenilgiden 7 yıl sonra, tanrı bizansın 620 yılında tekrardan galip geleceğini ilan ediyordu. Bizansın ise alay konusu olduğu ve artık güçten tamamen düştüğü bu dönemde bu ayete oldukça şaşırılmıştı.

Kafirler en geç 9 yıla elçi muhammedin foyasının ortaya çıkacağını söyleyerek alay etmekteydiler. Gerçekten bir anda her şey biranda bizansın lehine çevrilmiş ve ayağa kalkmıştı. Bizans önce 622 yılında, sonra 627 yılında sasani ordusunu perişan edip hristiyanlığın sembolü haç'ı da ait olduğu yere, kudüs'e taşıyacaktı.

Bir başka mucize de sonradan anlaşılıyor. Bizansın yenildiği yer hakkında kuranda "en alçak yer" ibaresi geçiyor. Kayıtlarda bizansın lut gölü çevresinde yenildiği biliniyor. Gerçekten de dünyanın en alçak yeri suyun 395 metre altı seviyesindeki lut gölü çevresidir.

-İnce Ayar Yapılmış Bir Evren-
Mülk 3-4: "Yedi göğü, birbiri üzerine uyumlu olarak oluşturandır. Rahmân'ın oluşturmasında bir çatlaklık-uygunsuzluk görmezsin. Haydi, gözünü döndür, bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha döndür. Gözün, âciz olarak ve çok bitkin olduğu hâlde sana dönecektir."

Materyalist felsefenin her daim her şeyin tesadüfler üzerine biraraya geldiği argümanı vardır. Kuran'da ise ölçü ve uyum üstteki ayetteki gibi sıkça vurgulanır.

Şu an bilimsel düzeyde bilinen evrenin oluşmasına dair çok fazla ince ve hassas ayarın istisnai bir şekilde bir araya gelmesi hakikati vardır. 1980'den sonra bu sıradışı uyumu açıklamaya çalıştılar.

Evrende insanın varolabilmesi için samanyolu en uygun biçimde, güneş sistemi en uygun yerde, dünya sistemde en uygun konumda, ay en uygun uzaklıkta olmasaydı hayat asla mümkün olmayacaktı. Bunlar la da sınırlı değil. Dünyanın dönme hızı, manyetik alanı, albedo - güneş ışığını yansıtma - etkisi, atmosferdeki azot ve su oranı, yer kabuğu kalınlığı, karbondioksit ve su oranı, eksen eğikliği, güneşin ve dünyanın büyüklüğü, manyetik alanın etkisi gibi binlerce parametreden sadece bir tanesi biraz eksik veya fazla olsaydı dünya üzerindeki hayat imkansızlaşacaktı.

-Yeryüzünün Kazıkları: Dağlar -
Nebe 6-7: "Biz yeryüzünü bir beşik, dağları da birer kazık yapmadık mı?"
Bundan bir kaç yüz yıl önce bilim adamları bile dağların kökü olduğuna itiraz eder ve bunun yanlışlığını anlatırlardı. Bugün biliyoruz ki dağların kökleri kendi boyutlarının 10-15 katına kadar çıkabiliyor.
Aslında her dağ çadır gibi onları yeryüzüne bağlayan uzun kazıklara sahipti. Hatta bu oluşum sayesinde oluşturdukları yerçekimsel kuvvet ile yer kabuğunun dengesini korumaktadırlar.

-Denizlerin Karışmaması-
Rahmân 55: "İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar."
Bugün biliniyor ki denizlerin birleşim noktalarındaki ince bir su perdesi bu deniz sularının birbiriyle karışmasını mucizevi bir biçimde engelliyor. Suyun bir tarafında farklı bir yüzey gerilimi, tuz oranı ve farklı canlılar gözlemleniyor.
Zamanında Fransız bilimadamı Jacques Cousteau yapılan akdeniz ve atlas okyanusunun birleşim yeri analizinde en yakın kısımlarda dahi suyun yapılarının tamamen farklı olduğunu, Akdeniz'in ve Atlas'ın tamamen farklı özellikler gösterdiği gerçeğine ulaşıyor.
Daha sonra alman bilimadamları aynı gerçeği Aden körfezi ve Kızıldeniz'in birleştiği Mendep Boğazında da gözlemliyorlar. En sonunda da bunun aslında dünyanın her yerinde yaşanan bir durum olduğu gerçeği görülüyor.
Denizin bile olmadığı çöldeki bir topluma tanrının buna 1400 yıl önce bildirmiş olduğu gerçeği ise bir çok bilimadamında doğal olarak büyük bir şaşkınlık oluşturuyor.

-İnsanın Yaratılış Mucizesi-
Kıyamet 36-37: "Yoksa o insan başıboş bırakılacağını mı sanır? O, ayarlanmış meniden bir nutfe değil miydi?"
Milyonlarca spermden sadece bir tanesi dişinin yumurtalığına tutunuyor. Yani meninin tamamı değil, onun sadece küçük bir parçası (nutfe) den aslında meydana geliyoruz. Kuranda da insanın meninin tamamından değil bunun küçük bir parçasından meydana geldiğini söylüyor.

-Organların Gelişim Sırası-
Mü'minun 78: "O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir, ne az şükrediyorsunuz."
Anne karnındaki gelişimde, 22.günde ilk olarak kulaklar gelişmeye başlar. Bebeğin işitme fonksiyonu da diğer yaşamsal fonksiyonlardan çok daha önce işlemeye başlar. Ayetteki öncelik sırası da çok dikkat çekici. Kuranda ise duyular hep duyma, görme ve anlama olarak belli bir sırada geçer. Bir bebeğin duyuları da tam bu sırayla gelişir.

-Parmak İzindeki Kimlik-
Kıyamet 4: "Evet; biz onun parmak uçlarını dahi derleyip eski haline getirmeye kadiriz."
Tarihte uzun bir dönem kimse parmak ucuna önem vermemişti ta ki bir ingiliz parmak izinin her insan için farklı olduğunu keşfedene kadar. İnsan yaşlansa da, derisi yansa da , çatlak oluşsa da parmak izi aynı formunu muhafaza edebiliyordu. Bu inanılmaz hakikat sahtekarlık ve suçla mücadelede çokça kullanıldı.
Bu şaşmaz bir kimlik kartıydı ve kuran buna asırlar önce dikkat çekmişti.

-Sodom ve Gomora-
A'raf 80-84: "Lut'u da gönderdik. Kavmine dedi ki: "Sizden önce alemlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz haddi aşan bir kavimsiniz"... Ve üzerilerine taş yağmuru yağdırdık"
Arkeoloji geliştikçe kuranda bahsedilen Lut kavmi üzerine olan bilgi arttı. Bu kavim israil ürdün sınırında kızıldeniz yakınlarında yaşamış. Bölgenin önemli özelliği üzerinde bir bitki yahu hayvan yaşatmayacak kadar kükürtle kaplı.Kükürt ise volkanik patlamaların neticesinde çıkan bir element.
Ünlü alman arkeolog Werner Keller'in yorumu kuranla paralellik gösteriyor. " Bu bölgede yüksek derecede patlamalar yıldırımlar, yangınlar ve korkunç bir deprem olmuş. Bunlar sırasında yer kabuğunun çatlaması ve çöküşü kabuğun altında uyuyan volkanlara serbest yol vermiştir."
Kavmin yaşadığı bölgenin şu anki vaziyeti de bugün hala insanlar için ibret niteliğindededir.

-Firavun Korunması ve Ölümü-
Yusuf 90-92: "Ve İsrâîloğulları'nı bol nehirden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri azgınlık ve düşmanlıkla onları hemen izledi. Sonunda boğulma ona yetişince, “Gerçekten, İsrâîloğulları'nın inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına ben de inandım, ben de teslim olanlardanım” dedi. –Şimdi mi? Hâlbuki daha önce isyan etmiştin ve de bozgunculardan olmuştun. Artık Biz senden sonra geleceklere ibret olasın diye, bugün seni zırhınla birlikte kurtaracağız.– Ve şüphesiz insanlardan birçoğu kesinlikle Bizim âyetlerimize karşı ilgisizdirler."

Firavun nefsini hükümdar edinmiş kibirli bir hükümdardı. İsrailoğulları mısırdan hicret ettiği vakit ordusuyla onları öldürmek için harekete geçti. Oysa ki kendisi kızıldenizin dalgaları arasında can verecekti.
Tanrı firavunun cesedini kurtaracağını bildirmektedir. Gerçekten de ceseti kurtarılmış ve mumyalanmıştır. İnsanlık bundan 3000 yıl sonra 1881 yılında krallar vadisinde bu cesedi bulacaktır. Tanrının vaadi bugün de ibret olarak Kahire'nin müzesinde sergilenmektedir.

Peki ölümü gerçekten boğularak mı olmuştu? Zamanında mısır hükümeti bunu öğrenmek için firavunun cesedinin otopsisi için meşhur doktor Maurice Bucaille ve bir çok meslektaşını görevlendirmiştir. Bucaille kas örneklerinin mikroskobik incelenmesi sonunda tüm verilerin vücudun uzun süre suda kaldığını tasdik ediyordu. Yani ölüm gerçekten uzun süre suda kalarak gerçekleşmişti. Kuran yine geçmişle geleceği bilenin aynı zat olduğunu ispatlamıştı.

Kullandığım Kaynaklar:
Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize Belgeseli
http://www.kurandakidin.net/
http://www.diniyazilar.com/
http://www.mucizeler.com/
http://www.dinicevaplar.com/
http://www.kurandakidualar.com/
Kullanıcı avatarı
Sokratesin Sakali
1. Nesil
Mesajlar: 52
Kayıt: 23 Mar 2018, 21:19

#2

Okunmamış mesaj

Eline sağlık. Birkaç ekleme yapmak gerekirse , Sodom ve Gomora mevzusunda muhtemelen önce meteor düştü veya havada infilak etti. Sonrasında orda bahsedilen olaylar gerçekleşti.

https://eksisozluk.com/3700-yil-once-or ... i--5864170
https://www.news.com.au/technology/scie ... cd2afab9e2
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#3

Okunmamış mesaj

Aynen, meteor olması kuvvetle muhtemel, bunu belirtmemişim. Ekleme için teşekkürler kanka.
Kullanıcı avatarı
aPeopleArmy
Sürgün
Mesajlar: 162
Kayıt: 27 Mar 2018, 14:18

#4

Okunmamış mesaj

Knk eline, emeğine sağlık.
"19 mucizesi" de çok doğru eklemen de fayda olabilir.
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#5

Okunmamış mesaj

aPeopleArmy yazdı: 27 Ara 2018, 00:19 Knk eline, emeğine sağlık.
"19 mucizesi" de çok doğru eklemen de fayda olabilir.
O konuya değinmedim çünkü çok araştırmadığım için mesafeliyim. Zaten tonla delil varken teslim olmak için 19'a ihtiyaç duymadım. Fakat enteresan bir konu olduğu için merak edip araştırmak isteyen olur diye de ekledim. Yine tecrübesi dahilinde açıklayacak insanlar varsa da seve seve dinlerim.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık