İtiraf - Ortaya Karışık

Değişim, yüzleşme ile başlar; itiraf et ve kurtul.

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
hoca dehanni
Silik
Mesajlar: 250
Kayıt: 18 Mar 2018, 15:28

#1

Okunmamış mesaj

Merhaba beyler, bende sol beyni fazla kullanma sıkıntısı var. İnsan ilişkilerinde bazı otomatik yapmam gereken olayları bilinçli halde hamle hamle yapabiliyorum.. Eğer benim gibi insan ilişkilerinde sol beynini gereğinden fazla kullanan biri varsa anlayın ki karşısından beklentisi var ya değersiz görülmek istemiyo ya da ilgi görmek dikkati çekmek istiyodur. Çünkü eğer karşıdan bi şey beklemesem tamamen ne düşüneceğini de siklemezdim karşıdakine içten içe “bak ben boş adam değilim ha” cümlesini aktarmaya çalışmazdım. Çünkü semptom ne olursa olsun sorunun temeli belli : İlgi görme isteği (benimkine ezik görülmeme isteği dersek daha iyi olur), ego. Genel bi stratejim var kimseyle ne olursa olsun öyle yüz göz olmamak öyle takılmacasına zaman geçirmek işte. Onun dışında küçük taktikleri (şimdi geçen bunla biraz samimi olduk şimdi öyle çok şeyapmiyim de enseye şaplak olmayalım gibi) ve insanlarla her etkileşimimden sonra durum değerlendirmesi yapıyorum muhabbeti/olayı kendi kafamdan tekrar oynatıyorum nerelerde hata yaptığımı (hata???) karşıdakinin bu etkileşimden sonra bana bakışı nasıldır hesaplıyorum felan yani boktan boktan durumlar. Bunları hala tam olarak aşamadım, kendimin ne olduğunu bilecek anlayışa gelen kadar hep yalnızlıktan korktum, insanlar beni aralarına alıp kabul etmelerini, dışlamamalarını ezik etiketi yapıştırmamalarını istiyodum. Niye? Çünkü betalık :/ . Şimdi öyle aralarına almamalarından çok almaya çalışmalarından korksam da yine de “bakın ben ben küçük adam değilim ha” cümlesini aktarmaya çalışmak demek insanların seni ezik görmesinden korkmak demek.

Biraz örnek vereyim ilk inciye felan yazmaya başladığım vakitler kütüphanede açıyodum bilgisayarı, hani inciye giricem yazılanları okuyacam/ben de bi şeyler yazıp çizicem ama giremiyodum. Yani bildiğin bi sıcaklık basıyodu. Neden derseniz inci=velet yeri, incide dolaşan adam=gereksiz boş herif algısı (aslında biliyoruz ki velet yeri ve zamanını incideki başlıklarla heba eden biri, kafa dağıtmak yerine tatmin aramaya ıkınan biri gereksiz boş bi heriftir ) nın bana yapıştırılmasından çok korkuyodum. Abi ekşiye felan da giremiyodum “bak bu boş adam sözlüklerde takılıyo” felan diyecekler diye şükür bazı şeyleri atlattım ama ne kadar yarrak gibi bi durum ya.

Kendini kanıtlama dürtümü törpülediğim zaman her şey daha iyi olacaktır. Egoyla alakalı aslında bu durum, ortada tatmin edilmesi gereken bi ego kalmadığında bu dürtünün de yok olacağını düşünüyorum. Umarım yeteri kadar çaba göstererek rabbimden bi yardım gelmesini sağlarım.
Kullanıcı avatarı
legoprofesoru
1. Nesil
Mesajlar: 42
Kayıt: 10 Nis 2018, 15:46

#2

Okunmamış mesaj

Okudum ve bazı yerlerde aha bu benim dedim.Bu saydığın durumları yaşayıp geriye baktığımda ortama ve muhattaplarıma gereksiz üst değer atadığımı gördüm.''Gerçekten bu beni etkiler mi?'' diye soruyorum kendime.Bölümüm ingilizce ama gel gör soru soruluyor sınıf boş sanki hiç ses yok.Herkes ''ulan yanlış yaparsam gülerler mi?'' diye çekinip söz almıyor.Ben de böyleydim ama yeter amk konuşucam dedim ufak ufak yes no şeklinde katılmaya başladım.Şimdi ingilizcem eminem levelinde olmasa da en azından fikirlerimi belirtiyorum ve ne diyecekleri pek umrumda olmuyor.

Ufak ufak başlamak lazım dostum.Önce kütüphanede inciye gir sonra arkadaş gruplarında hata yapmaktan çekinme ki hata nedir amk yani kod yazıyorsun da error mu verdi.Daha çok pratik daha çok tecrübe,hepimiz kafamıza kazımalıyız bunu.
Kullanıcı avatarı
Alphz
Çaylak
Mesajlar: 3
Kayıt: 12 Nis 2018, 12:18

#3

Okunmamış mesaj

Sorunun ne biliyor musun? Takmamak istiyorsun umursamamak istiyorsun. Ama yapamıyorsun. Çünkü bilinçaltında ve özünde ona inanmadın. Bak dostum. Kendine güven yok kimseyi takma tarzı yazılardan hiçbir şey kazanamazsın. Bunu yapmak için önce kendine ve bilinçaltına bunu inandırman lazım, bilinçaltını kandırmaya çalışma. Mantıklı sebepler ile değerlendirip ondan sonra özümsemen lazım. Yoksa başkasının demesiyle bunu yapamazsın. Bunu sadece kendin yapabilirsin. Bazı şeylerin farkında değilsin. Kendinin farkında değilsin daha. Aynı yollardan geçtim, belki hala geçmekteyim. O yüzden seni çok iyi anlıyorum. Bir şey alırken en basitinden bir kıyafet giyerken bile "acaba çok mu iddialı " diye düşünüyorsun ve negatif dikkat çekmekden korkuyorsun. Benim aşmamda en büyük etken şu oldu lise 1 2 3 ezikdim resmen. 192 boyunda 100kg civarında bi adamdım.Ve okulum Antalya'nın en yüksek puanlı 2. okuluydu ve sosyalliğiyle bilinirdi. Ama ben bu kadar şeye rağmen bir velet olmayı başarmışdım. 12de birşey kafama tak etti. Saç uzattım vesaire. Yok kıyafetmiş iddialıymış sikerim dedim. Pantolon gömlek ne istersem giydim ilk herkes değişimime bir şaşırdı ama sonra alıştı ve herkesin bana bakış açısı değişti. Kendinde küçük de olsa bir değişiklik yapabilirsin. Ve şunu unutma kendini geliştir araştır ve insan sarrafı olmaya bak. Analiz yeteneğini geliştir. Çok konuşma öz ol. Yolda giderken bile boş boş yere bakacağına insanları incele ve onları çözmeye çalış. Bir süre sonra çözdükden sonra zaten görüyorsun ki insanları fazla abartıyormuşsun. Bu seviyeye geldikden sonra insanların o düşük seviyelerini gördükçe zaten her şey kendiliğinden gelecek. Kendine güvenin aniden artıcak ama kuru kuruya değil. Artıcak çünkü mantıklı sebeplerle ve benliğinle özümsemiş olucaksın. Unutma biri sana kendine güven olm falan demesiyle bir bok olmaz. Senin mantıklı sebeplerle kafana yatması lazım önce. Bunun içinde dediklerimi uygulaman lazım. İnan bana insanların çok büyük bir kısmı aptal. Sen bu sistemden sıyrılıp kendini geliştirince ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksın. Bunun genetikle bir alakası yok. Şuan ki dönemimiz neslimiz kurban. Çok fazla aptallaştırıcı, bastırıcı, manipüle edici etkenler var. Ama sen sıyrılacaksın aralarından. Sen kendi benliğinde zaten ezik olmadığını, kendini keşfettiğini farkedince zaten. Herkes farketmese bile bilinçaltlarına yansıyacak o mesaj gönderilecek. O yüzden rahat ol başarıcaksın. Kim olduğun nasıl göründüğün zerre umrumda değil çünkü bunlar küçük şeyler. Bu dediklerim benim tecrübelerim ve analizlerim. Eğer aklına mantığına uymazsa bağnaz şekilde uygulama dediklerimi. Önce aklına bilinçaltına bunun mantıklı olduğu doğru olduğu düşüncesinin girmesi lazım. Bu konuda yetkin biri olduğumu düşünüyorum, sana yardımcı olmak isterim. Aslında senin gibilere hep yardım etmek istiyorum. Çünkü eski "ben"i görüyorum. Ve keşke bana biri daha önce yardımcı olsaydı diyorum. Bir karşılık beklediğim yok. Ama dediğim gibi istersen daha fazla yardımcı olmak isterim. Yoksa bu kahpe dünya da eriyip gideceğiz.
Kullanıcı avatarı
Echo
1. Nesil
Mesajlar: 13
Kayıt: 22 Mar 2018, 15:24

#4

Okunmamış mesaj

Öncelikle bu yazın/analizin için teşekkür ederim, kendime dair farkındalığımı arttırdı. Paylaşacağım yazının ilk paragrafının doğruluğundan tam olarak emin değilim bilgin olsun. Yazma amacım da belki sana farklı bir bakış açısı katar diye.
“Kendimi kanıtlama dürtümü törpülediğim zaman her şey daha iyi olacaktır” demişsin. Kesinlikle iyi olur orası tartışılmaz. Ama kendini kanıtlama dürtüsü sonuç olarak bir semptom. Yani temelinde başka bir problem var. Temeli halletmezsen semptom da sürekli tekrar eder, tam manasıyla iyileşmez. Temelde ilgi açlığı olduğunu sen zaten yazmışsın. Ama bence bunun da detayı var. İlgi görme/beğenilme/kendini kanıtlama (bu seçenekler uzar gider) gibi boş içsel arzularımız aslında bizim hakikate kalibre olamadığımızı gösterir. Yani içten içe hakikati değil de kısaca dünyevi şeyleri arzu ediyor oluşumuzu gösterir. Sonuç olarak burada demek istediğim odaklanman gereken şey semptom değil ana soruna (tabi bu yaptığım çıkarımımda haklıysam) odaklanman. Hakikate kalibre olmak konusunda da Winters’ın bir tavsiyesi vardı, başka bir konunun altında paylaşmış oradan alıntılayacağım.
“Başlığı belli bir ilerleme düzeyine gelene kadar okumak kilittir. Çünkü kafa yapın ve içsel durumun bu şekilde amaca odaklı kalır. Sana sürekli hatırlatır. Bir süre sonra buna ihtiyaç kalmaz. Belli oranda bunu içselleştirmiş ve kalibre olmuşsundur zaten.” Demiş.

Ayrıca bazı konuların üstüne çok kasmamak gerek. Yani sürekli olarak “ben şunu yapmamalıyım, kendimi kanıtlama dürtüsünü törpülemeliyim” diye düşünürsen yapmış olduğun şey semptomu arttırmaktan başka bir işe yaramayabilir. Çünkü kendine sürekli olarak “ben kendimi kanıtlama arzusundayım ve bundan kurtulamıyorum” telkinini vermiş olursun. Sürekli olarak kendine bu kötü özelliğini hatırlatmış olursun ve bu da seni kısır bir döngüye sokabilir. Biraz kendini rahatlatmayı dene, akışına bırak. (Bu konuyu çok kasıp kasmadığını paylaşımından anlayamadım açıkçası. Belki de böyle bir sorunun yoktur ama yine de yazayım dedim. Ne olur ne olmaz.)

Son olarak da kendimde denemiş olduğum bir tavsiye. Ayrıca hacıda da “vücudunun arzularını öyle bir kullanmalısın ki bu beden bir sana hizmet etmeli aleyhine çalışmamalı” şeklinde geçmektedir. Tam olarak okumak istersen pdf dosyasında 65’inci sayfa. Tavsiyeme gelirsem de kötü davranışlarını/duygularını/huylarını faydana olacak şekilde kanalize edebilirsin. Örneğin ben kıskanç biriyim. Eskiden kıskançlığımda boğulur bunun önüne geçemezdim. Ama şimdi kıskançlığımı bir işi daha iyi yapmaya kanalize edebiliyorum. Mesela en son birisini sağlam spor yaptığını görüp kıskanmıştım. Ama kıskançlığımda boğulmadım. Bende yapacam lan dedim kendime. Kıskançlığımı daha sağlam spor yapmak için motive aracı olarak kullandım. Böyle bir şeyde deneyebilirsin. Fakat bu konuda değinmem gereken bir nüans var. Duyguları kanalize ederek elde edilen motive kısa vadelidir, aklın geliştikçe o duygularınla beraber verdiği motive de kaybolacak. Örneğin kıskançlığımı motive aracı kullanarak aşırı sağlam spor yapıyorum. Zaman geçtikçe ve Tanrı’nın izniyle benim aklım geliştiğinde (varsayalım, belki de gelişmez) kıskançlık duygusundan artık etkilenmeyeceğim. Kıskançlık duygusu benim üzerimde artık etki edemediğine göre o duygunun verdiği motivede kaybolacak. E şimdi sağlam spor yapmamda ki motive kıskançlıktı ve o da gitti. Bundan sebep eskisi gibi spor yapamayabilirim. Bu duruma düşmemek için kanalize etme işlemini optimumda götürmek gerek ve asıl motiveni de hakikate kalibre olmak verir. Duyguları sadece işine geldiğinde kullanıp atacaksın.
Kullanıcı avatarı
hoca dehanni
Silik
Mesajlar: 250
Kayıt: 18 Mar 2018, 15:28

#5

Okunmamış mesaj

[mention]Echo[/mention]
Öncelikle bu yazın/analizin için teşekkür ederim, kendime dair farkındalığımı arttırdı. Paylaşacağım yazının ilk paragrafının doğruluğundan tam olarak emin değilim bilgin olsun. Yazma amacım da belki sana farklı bir bakış açısı katar diye.
“Kendimi kanıtlama dürtümü törpülediğim zaman her şey daha iyi olacaktır” demişsin. Kesinlikle iyi olur orası tartışılmaz. Ama kendini kanıtlama dürtüsü sonuç olarak bir semptom. Yani temelinde başka bir problem var. Temeli halletmezsen semptom da sürekli tekrar eder, tam manasıyla iyileşmez. Temelde ilgi açlığı olduğunu sen zaten yazmışsın. Ama bence bunun da detayı var. İlgi görme/beğenilme/kendini kanıtlama (bu seçenekler uzar gider) gibi boş içsel arzularımız aslında bizim hakikate kalibre olamadığımızı gösterir. Yani içten içe hakikati değil de kısaca dünyevi şeyleri arzu ediyor oluşumuzu gösterir. Sonuç olarak burada demek istediğim odaklanman gereken şey semptom değil ana soruna (tabi bu yaptığım çıkarımımda haklıysam) odaklanman. Hakikate kalibre olmak konusunda da Winters’ın bir tavsiyesi vardı, başka bir konunun altında paylaşmış oradan alıntılayacağım.
“Başlığı belli bir ilerleme düzeyine gelene kadar okumak kilittir. Çünkü kafa yapın ve içsel durumun bu şekilde amaca odaklı kalır. Sana sürekli hatırlatır. Bir süre sonra buna ihtiyaç kalmaz. Belli oranda bunu içselleştirmiş ve kalibre olmuşsundur zaten.” Demiş.
Kanka ne demek istediğini anladığımı düşünüyorum ama bence tam ifade edememişsin. Şimdi şöyle bi durum var. Hakikate kalibre olabilme olayı bilgisayarlardaki gibi 1/0-true/false-siyah/beyaz gibi keskin ayrımlarla ayrılmış değil. Yani başlığı ilk okuduğundaki kalibre olma düzeyini düşün şuanki halini düşün. Yani evet temel hastalıklarımın bulunması anlayışımın belli bir seviyede olduğunu, hayata dair hakikatlerin ne kadarını içselleştirebildiğimi gösterir. Hakikate kalibre olma seviyemi gösterir yani, bu nedenle betaya/omegaya yakın omega-beta, omegaya/alfaya yakın omega-alfa gibi ara formlardan bahsediyoruz (bunların arasında da araformlar vardır yüzde şeklinde şematize edilebilir).
Sorun hakikatlere tam aşina olup içselleştirememek çözüm de aklı geliştirmek. Ama her hastalığın temelinde bu var zaten hakikatleri tam olarak içselleştirebilen adama alfa diyoruz. Yani en büyük hakikat olan tanrının varlığını anlasan bile bu hastalıklar travmalarla gerek çocukluktan gerek genetikten geldiği için hastalıksız olmak söz konusu değil.

Özet: Yani hastalığının olması hakikate kalibre olmama belirtisi değil, bu hastalıkları iyileştirmek için çabalamamak hakikate kalibre olmama belirtisi. Zaten hastalıkların temeli hakikatleri tam içselleştirememek olduğundan tespit çok genel kaçıyo yani tabiki hastalıkları yenmek için aklın güçlendirilmesi gerek sonuçta travma oluşan noktalarla güçlü akılla yüzleşirsin. Benim yapmaya çalıştığım hastalığı adamakıllı fark ettikten sonra itiraf ederek iyileşme sürecine katkı sağlamaktı. Benim yapmaya çalıştığım belirttiğim travma oluşan noktaları tespit ederek güçlü bir akılla yaşadıklarımı tekrar düşünmek ve kendimle yüzleşmek. İyi niyetin için sana teşekkür ediyorum.

Ayrıca bazı konuların üstüne çok kasmamak gerek. Yani sürekli olarak “ben şunu yapmamalıyım, kendimi kanıtlama dürtüsünü törpülemeliyim” diye düşünürsen yapmış olduğun şey semptomu arttırmaktan başka bir işe yaramayabilir. Çünkü kendine sürekli olarak “ben kendimi kanıtlama arzusundayım ve bundan kurtulamıyorum” telkinini vermiş olursun. Sürekli olarak kendine bu kötü özelliğini hatırlatmış olursun ve bu da seni kısır bir döngüye sokabilir. Biraz kendini rahatlatmayı dene, akışına bırak. (Bu konuyu çok kasıp kasmadığını paylaşımından anlayamadım açıkçası. Belki de böyle bir sorunun yoktur ama yine de yazayım dedim. Ne olur ne olmaz.)
Çok haklısın, nitekim başlıkta da bunu birisi yazmıştı ve tcma "adam haklı beyler, adam haklı" gibisinden bir şey demişti. Hiç bir şeye özellikle odaklanmayıp aklın pusulasında akışına bırakabilmek gerek.
Son olarak da kendimde denemiş olduğum bir tavsiye. Ayrıca hacıda da “vücudunun arzularını öyle bir kullanmalısın ki bu beden bir sana hizmet etmeli aleyhine çalışmamalı” şeklinde geçmektedir. Tam olarak okumak istersen pdf dosyasında 65’inci sayfa. Tavsiyeme gelirsem de kötü davranışlarını/duygularını/huylarını faydana olacak şekilde kanalize edebilirsin. Örneğin ben kıskanç biriyim. Eskiden kıskançlığımda boğulur bunun önüne geçemezdim. Ama şimdi kıskançlığımı bir işi daha iyi yapmaya kanalize edebiliyorum. Mesela en son birisini sağlam spor yaptığını görüp kıskanmıştım. Ama kıskançlığımda boğulmadım. Bende yapacam lan dedim kendime. Kıskançlığımı daha sağlam spor yapmak için motive aracı olarak kullandım. Böyle bir şeyde deneyebilirsin. Fakat bu konuda değinmem gereken bir nüans var. Duyguları kanalize ederek elde edilen motive kısa vadelidir, aklın geliştikçe o duygularınla beraber verdiği motive de kaybolacak. Örneğin kıskançlığımı motive aracı kullanarak aşırı sağlam spor yapıyorum. Zaman geçtikçe ve Tanrı’nın izniyle benim aklım geliştiğinde (varsayalım, belki de gelişmez) kıskançlık duygusundan artık etkilenmeyeceğim. Kıskançlık duygusu benim üzerimde artık etki edemediğine göre o duygunun verdiği motivede kaybolacak. E şimdi sağlam spor yapmamda ki motive kıskançlıktı ve o da gitti. Bundan sebep eskisi gibi spor yapamayabilirim. Bu duruma düşmemek için kanalize etme işlemini optimumda götürmek gerek ve asıl motiveni de hakikate kalibre olmak verir. Duyguları sadece işine geldiğinde kullanıp atacaksın.
Kanka buradaki olay akılla yapman gereken şeyi anladıktan sonra duygularını da sağlıklı bir şekilde kullanarak yapman gerekeni yaparken destek sağlamak. İnsanın işini kolaylaştırır tabiki. Ama travmalardan dolayı ortaya çıkan hastalıklı duygulara yatırım yapılamayacağını düşünüyorum. Yani özenmek de belli ölçüde faydalıdır ama dozajı var tabiki.

Yazdıklarımda hatam varsa uyarın lütfen.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık