Alfa ve Fıtrat İlişkisi

"Bir adamın büyü dediği şey, diğer adamın tekniğinden ibarettir." -Robert Heinlein

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#11

Okunmamış mesaj

Evet her aşamada puzzle'ın bir parçasını bırakıyor zaten bizlere. Yani bir parçayı alıp bütünsel bir çıkarım yapmak genel olarak bu sebeple patlıyor. Kuran'dan ayet ayıklayıp çelişki buldum diyen ateistlerin başlık versiyonu olmamak gerek :)

Ben şunu anlıyorum. Alfanla birlikte dünyaya geliyorsun fakat şartlar seni bunu kaybetmene zorluyor. Her yaştaki alfanın da kapasitesi ve yapabilecekleri farklı. Bebekken kapasiteni kullanabildiğin için aslında alfana yakın olduğun bir dönem olduğunu düşünüyorum. Şu 20 ve 30 yaşındaki alfa örneğini de bu sebeple verdim.

Fıtrat konusunda da ayet beni etkilediği için bunu paylaştım. En etkileyici nokta insanın bundan habersiz olması. Yani sizi öyle bir güçle yarattık fakat çoğunuz bunun varlığından haberdar değil diyor.

[mention]Sokratesin Sakali[/mention] : Kanka o the most compete human type olayı ileriki stage'ler için. Potansiyelle doğma olayı bana da öyle geliyor. Ayetle bağdaştırdığım nokta burası zaten. Bebek stage'inde bunu max kullanıyorsun fakat ileride bunu kullanamıyorsun çünkü bağın kopmuş oluyor, haberdar olmuyorsun sahip olduğun gücün. Kişisel mücadele işte şartlar seni bundan kopardığı için başlıyor. Tcma seni bir şekilde haberdar etti ve geri kazanman gerektiği için mücadele etmen gerektiğini anladın.

Bir de şunu ekleyeyim.
"içinde bir alfa var ve biz sadece onu uyandırıyoruz ; ben asla fazlasını yaptığımı iddia etmedim."
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#12

Okunmamış mesaj

[mention]hoca dehanni[/mention] : Alfaların değişime açık olmaması mevzusu sosyal durumlara adapte olamaması değil, bak uzun uzun açıkladım fakat daha iyi açıklamaya çalışayım. Şu anki şartların tamamen alfanın bastırılaması ve betanın yüceltilmesine göre programlanması durumu var. Mesela avlanman gerekmiyor, fiziksel bir efor gerektiren işin olmuyor hatta ofiste kıpırdamadan gününü geçiriyorsun, baban alfalıktan habersiz ve toplumun ıkıntılarına güvenip seni bir dişiye emanet etmiş durumda. Tcma zaten babadan oğula alfalığın geçmeyişini de bu metaforlarla bir nevi eleştiriyor. Okula gidiyorsun ayrı saçmalıklarla muhattap oluyorsun. Eskiden 18 yaşında imparator yönetebilecek bir erkek figürü varken, şimdi erkeğin ana amacı ne? Üniversite kazanıp saçma sapan sınavları başarıyla geçebilmek? İşte alfan aslında bunlarda seni yüceltmeye yatkın değil, çünkü bunlar tamamen toplumun abartıları. Uyanan bir alfa ise (başlık sürecinden sonra biz), mesela spor yapıyoruz. Avlanmıyoruz fakat şartların gereği ağırlıkların altına girip kasları uyarmamız gerektiğini biliyoruz. Dövüş sporlarıyla ilgileniyoruz. Kendi potansiyelimizi yansıtabileceğimiz, ana amacımıza odaklanabileceğimiz bir işte çalışmayı amaçlıyoruz vs. Ama toplumun çoğu için bunlar bir şey ifade etmiyor. Eeeee sen sporcu mu olcan knk, e olm karı kız yok ki o bölümde, kaç meaş alacan evladım? Tarzı etraftan malca geri dönütler alıp seni gittiğin yolda alıkoyma olayı var hatta.

Tanrı ise fıtratta bir değişim olmaması gerektiğini ve insanların çoğunun da bu fıtrattan haberdar olmadığını söylüyor. Yani sende bu vücut varsa onu fiziksel bir şekilde çalıştırman gerekir. Toplum 15 saat oturman gereken bir işin olması gerektiğini söylese de bu hakikat değişemez. 15 saat oturarak alfanı hissedemezsin. Eklemlenmemen gerek yani bu tür saçma olaylara. Erkeklerin kadın gibi olmaya çalışması ve kadınların erkek gibi olmaya çalışması mesela bana göre fıtratın bozulmasına birer örnek.
Kullanıcı avatarı
Sokratesin Sakali
1. Nesil
Mesajlar: 52
Kayıt: 23 Mar 2018, 21:19

#13

Okunmamış mesaj

18 Yaşında imparator olma örneği yanlış bence. Eğitimli ve alfaya -taklit olarak yahut cidden serpilerek- yakın kısım yine çok çok az. Büyük çoğunluk tarlada toprağı kazıyor yahut da hayvancılıkla uğraşıyor. Ve alfalıkla alakası yok. Dersen ki avcı-toplayıcı toplumdan bahsediyorum bende derim ki evet avcı olmak senin doğana ofiste oturmaktan daha uygun doğru ama alfayı akıl kırıntıları olmadığı sürece serpiltemez bu tür aktiviteler. Akıl olan adamsa zaten avcı olsa da serpilir ofiste olsa da. Şüphesiz avcı abi refleksif davranışlara daha hakim olacak ama ofisteki abi de insana dair hakikatlere daha fazla hakim olacak. Yani bence alfaların az olması zamanla, çağla pek ilgili değil. Daha çok akıl, kişisel mücadele ve elbette insanların bir çoğunun hakikatlerden hoşlanmamasıyla ilgili .

Öte yandan günümüzde dünyevi şeyler daha fazla gözümüze sokulup özendirilmeye çalışılıyor. Bu açıdan insanlar betaya kaymaya daha müsait durumda.
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#14

Okunmamış mesaj

Akıl konusunun kritikliğine katılıyorum, yani kişinin şartlardan bağımsız olayları doğru yorumlayamazsa zaten asla alfa olamaz. O imparator örneğini verme sebebim aslında erkek neslinin daha erken yaşta olgunlaşmasını sağlayan sorumlulukların ona verildiğini göstermekti. Fakat bu sorumluluk alfalığa teşvik eder mi? Yani 18 yaşında evlendin,aile kurdun ve eline mesleğini aldın diyelim. Bu bir noktada sana katkı sağlar, çünkü erkeğin tohumunda bir şeyler kurmak, sağlayıcı olmak gibi iyi hissetmesini sağlayan olgular var. Şimdi üniversitedeki gençlerin kaybolmuş hissetmesi, gelecek kaygısı yaşaması, eski tip erkek archetype'larındaki erkeksiliği yakalayamamasının onlara büyük zarar verdiği gerçeğini yadsıyamayız. Ha bunlar olsaydı da kişi illa alfa olacak diye bir kaide var mı? Hayır. Akıl edip, her şeyin üzerine tefekkür etmediğin sürece bunlar sadece teferruat olarak kalır. Şunu da es geçemeyiz, son cümlende bahsettiğin betalığa ve dünyeviliğe özendirilme kısmı. Şu yaşadığımız dönemde doğadan o kadar kopmuş durumdayız ki. Bu kadar ışığın, trafiğin, sanallığın olduğu bir dönemde bu boş işlere dalma olasılığın çok yüksek. Yani düşünüyorum başlık olmasaydı ne halde olacaktım? Bir dağın tepesine çıktığında yıldızların parıl parıl parladığını görürsün ve üzerine tefekkür etmen çok daha kolaydır mesela. Ya da savaştığında yanında arkadaşının kafasının koptuğunu görürsün. Fakat şu an bu sanal gerçeklikle beslenen nesilde, okul-iş-ev ıkıntılarıyla ömrünü tüketen tek düze insan tipinin durup da tefekkür etmesinin ihtimali çok daha az. En basitinden futbol izlediğinde bile oyuncuların ne kadar sıradanlaştığını görebiliyorsun. Eskiden olan oyuncular, oyuncudan da öte birer kahramandı, özellikle de çocuklar için. Şimdi bir çocuğun hazard'ı kahraman olarak düşünebildiğini hiç hayal edemiyorum. Neden? Çünkü törpülendi insanlar, futbol sadece bir örnekti. Velhasıl tcma işte bak insanlık, erkeklik, kadınlık hep böyle değildi ; eskiden de bu tip olaylar vardı ayık ol diye bu metaforlara değinmiş olma ihtimali çok yüksek.

Bebekle ilgili de, lan bu bebek işte hiç alfa olur mu amqqq korkuyo la bu aciz la bu tarzında yorumlar geldi. İnsanoğlu zaten aciz bir varlık. Bebek ise en aciz ve dışarıya bağımlı dönemi. Fakat insan olmanın gerektirdiği o çekirdeğe bir bebek yetişkinden çok daha yakın. Çekinmeden duygularını ortam fark etmeksizin gösterebilme, kendi akranlarıyla biraraya geldiğinde otomatik olarak oyun oynama isteği- bu kritik çünkü oyun oynama bir şey öğrenmenin ve gelişmenin en önemli araçlarından biri. Bu sadece insanlarda değil hayvanlara baktığında da gelişirken birbiriyle oynuyorlar, güreşiyorlar felan mesela hem fiziksel hem zihinsel gelişim için inanılmaz faydaları var. Yani evet mahalleye çıkıp oyun oynama isteğinin altında aslında o öğrenme arzusunun, keşfetme içgüdüsünün olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda hayvanların bile oynaması bana göre 'oyun' un insanlıktan daha önce oluşmuş bir kült olduğuna işaret ediyor.- çok soru sorarak aslında keşfetmeye olan bu ekstra merakı ile kafamda "İnsanın fıtratı bu muydu? Alfa olarak doğmamızdaki vurgu acaba bu olaylara mıydı?" Diye belirmişken bu ayetle de karşılaşınca doğal olarak etkilendim. Şimdi bebekten alfa olmasının abest gelmesini anlarım çünkü olgun bir bireyin alfa modelini canlandırıyor kafamızda çoğumuz. Fakat ya her seviyedeki alfanın görevleri ve amacı farklıysa? Ya bu bebeklikten gelen içgüdüsel özelliklerin aslında bu kadar törpülenmemesi gerekiyorsa? Ya bebek kapasitesi nedeniyle alfasını çok daha etkin kullanıyorsa? Tarzı soruların doğması da çok doğaldır. Nitekim ben bunu sizlerin de tartışmasına açmak için yazdım. Kesinlikle kendi dogmamın kabulunu aramadığımı da belirtmek isterim fakat bunlar bana göre bazı delillerdir hakikat adına.
Kullanıcı avatarı
0neofthepeople
1. Nesil
Mesajlar: 27
Kayıt: 07 May 2018, 03:01

#15

Okunmamış mesaj

Bold yazdı: 18 Ara 2018, 14:53 Bir de şunu ekleyeyim.
"içinde bir alfa var ve biz sadece onu uyandırıyoruz ; ben asla fazlasını yaptığımı iddia etmedim."
Bu kısım için şunu eklemek istiyorum.
Tcmanın" içindeki alfa" diye metaforlaştırdığı şeyin, gerçek olduğu zannına kapılma ihtimaline dayanaraktan hacıdan bir alıntı atıyorum.
"bak bir metafor bahsedeyim başlıkla ilgili. başlıkta
içinde alfa olduğundan bahseder. abi içinde bir şey olsa hissetmez misin sence de -organları
karıştırmayalım zaten ortalık karışık asdasdasdas-? bu içindeki alfan muhabbeti gerçekten içinde bir
alfa olduğu için söylenmiş olabilir mi ya? hay beyninizi kangurular gondiklesin asdasdasdas."
Kullanıcı avatarı
hellsbells
1. Nesil
Mesajlar: 138
Kayıt: 02 Nis 2018, 17:18

#16

Okunmamış mesaj

[mention]Oneoftepeople[/mention]

Beyler eğitim psikolojisini incelerseniz eğer öğretim stratejileri ile karşılaşırsınız, öğretme işlemi ilk olarak sunuş yoluyla öğretim olarak başlar diyor bu konu hakkında çalışmış kişiler. Bu da başlığın ilk zamanlarındaki metodla benzerlik gösteriyor.

http://docs.neu.edu.tr/staff/huseyin.bicen/ders2_9.pdf

Bu link fikir verecektir ve başlığın öğretici metodu ile bağdaştıracağımız birçok noktası var doğal olarak. Açıklamak istediğim yer tek bir noktaya sıkışıp debelenmek doğru değil, gerisini arkasını her yerini inceleyip analiz etmek doğru ve verimli olan yol. Hele ki başlığın böyle çeşitli disiplinlerle -psikoloji, sosyoloji- ilişkilendirildiğini gördüğümüz için bu hataya düşmemiz ekstra mantıksız bir davranış olacaktır. [mention]Oneoftepeople[/mention] kanka genel olarak açıkladım sen yazınca aklıma geldi de, sana özellikle söylediğim bir şey değil bunlar.
Kullanıcı avatarı
hoca dehanni
Silik
Mesajlar: 250
Kayıt: 18 Mar 2018, 15:28

#17

Okunmamış mesaj

Beyler bold’un da dediği gibi bi noktada gereksiz muhabbet döndürmüşüz yani orada alfa derken elbette bizim şimdiki bahsettiğimiz kavramdan bahsetmiyor ancak bunu öyle düz anlayan adam da var kancıkta “2-3 yaşında herkes benle iyi geçinmek istiyordu oyuna girmek için benden izin istiyorlardı o zaman alfaydım” kafasındaki bir yazı okumuştum. O süper öğrenme ve çevreden etkilenmemeden bahsediyor mesela bir şey yapınca “ne derler” diye düşünmez felan. Tam doğru olmasa da -o evrede de bir şey yaptıklarında dışarıdan gelen tepkiyi ölçüyorlar ister istemez öğreniyorlar ve etkileniyorlar- anlatmaya çalıştığı şey bu yani aşağı yukarı kavramlarda sıkıntı olmuş.

Onun dışında @bold 1 şey anlatıyorsun ama onunla çok da alakalı olmayan/çok dolaylı 2-3 tane şey daha yazıyorsun yazı hem düzensiz hem uzun oluyor ve bu anlattıklarında doğru yanlış birbirine girebiliyor oradan ayıklamaya uğraşmak, bunun yanında asıl konudan bahsetmek insanın zamanını alıyor.

Şimdi vakıa suresi 10-14 ve 38-40’a bakacak olursak benim anladığım hayırda öne geçen/derece olarak yüksekte olanlar çoğunlukla kuran inmeden önce yaşayanlar, az bir kısmı ise kuran indikten sonra yaşayanlar. 38-40’ta ise kitabı sağından verilenler yani derecesi farketmeksizin cennete giden yani daha geniş bir küme olarak bir kısmı öncekilerden bir kısmı sonrakiler deniliyor yani kesin bir çoğunluk yok -kuran öncesi kaç insan yaşadığını ve kuran sonrası kaç insan yaşadığını hesaplayıp ortalama alırsak tahminen öncekilerde cennete gitme oranı daha çok olabilir ama bunu tam bilemediğimden buraya çok dokunmak istemiyorum ama hayırda öne geçenlerin önceden fazla olması açık gibi-. Buradan şu çıkarılabilir öncekilerin genel olarak daha hayırlı oldukları ve yozlaşmanın gittikçe arttığı. Tek sebep olmasa da bir nedeni bu globalleşme, her şeyi elde etmenin kolaylaşması felan şeklinde bir varsayımda bulunabilirsin. Ayrıca bir olaya metafor derken o anlatılanın gereksiz, yanlış, boş olduğundan bahsetmiyoruz. Yani metafor yapmak bir aktarma biçimi başlıkta da gayet güzel kullanılmış. Bu metaforların metafor olduğunu bir seviyeden sonra anlamak gerek ama.

Değişme mevzusunda tanrı insanları bir fıtratla/alfasıyla yaratmıştır ve ilk insandan bu yana durum bu ancak biz o fıtratımıza/alfamıza aykırı şekilde yaşamaya itiliyoruz, olmamız gereken doğal halimizden çıktığımız için de törpüleniyoruz diyorsun tcma'nın dediği sözü de şeyaparak. Böyle bir çıkarım yapılabilir de sen bunu metaforu direk düz anlamla alarak sanki eskiden insanlar hep 2-3 metre boyunda arnold gibi fizikli yürürken etrafında dişilerden bir çember varmış gibi anlatarak destekliyorsun. Yani metaforu okuyunca aklına bunların gelmesi normal amma gerçekte öyle değil işte. Alfa olarak doğma ve törpülenme mevzusuna metafor demem tcma'nın bunu yazarken düz temel anlamla anlatmamış olması. Yani atalarımızın zamanında sanki bütün erkeklerin alfasına yakın olması şimdi ise kontrolü dişilerin -dişiler denirken başlığın başında dişiler kötülüğü temsil ettiği için dişiler deniyor- ele geçirmesi alfaların devrinin sona ermesi felan bunlarla kafana bir şeyler oturuyor ama gerçekten temel anlamda öyle şeyler olmuyor yani 1000 yıl önce de 2000 yıl önce de 3000 yıl önce de erkeklerin çoğunluğu alfa değildi. Ha şuan seni saptıracak çok fazla faktör var ama o zaman da vardı. Abi adem cennetteyken onu saptıracak ne kadar şey vardı ki sanki ama o da saptı yani çok da devirlerle alakalı değil insanın kendisiyle alakalı bu durum. Diğer bir taraftan baktığında şimdiye kadar hiçbir insan şuan elde ettiğimiz bu avantajlara sahip değildi yani olayı lehine çevirirsen şuanki sistemin olanaklarını kullanırsın öyle “niye dişilerin hakim olduğu bir zamanda doğdum mk” olayına gerek yok.
Alfa olarak doğmak ve yeteneklerin körelmesi denirken yetenekleri körelten etkenleri hepimizin anladığını düşünüyorum yani masa başı iş sanal dünya vs tamam orası. Körelme olayında olan bir şeyi kaybetmek yerine olma ihtimali olan şeyden daha da uzaklaşma durumu var bundan bahsediyorum. Senin ilk bahsettiğin o öğrenme modundaki alfa ile sonra bahsettiğin dişi avcısı yeteneklerine sahip alfa farklı oluyor böyle olunca da saçma bir muhabbete geliyoruz. Yani burada tcma’nın başlığında ilk kullandığı alfa anlayışı ve olayları metaforlaştırması farklı, şimdi kullandığımız farklı senin bahsettiğin farklı. Bunları aynı entryde bir şey açıklamadan koyunca okuyanın kafası karışıyor “bir yanlışlık var lan burada” diyor ve sonra muhabbet “kardeşim doğduğunda alfa olamazsın çünkü 1 aylıkken akıl yok” a geliyor. Kavramlar çakıştıktan sonra da sınıflandırma yapılmıyor yani mesela soruyorsun 2 yaşındaki çocuğun alfası olur mu? Varsa nasıl olur çoğu kötü özelliği törpülemiş mi olmalı veya alfasını daha mı rahat kullanır felan. Önce hangi kavram üzerinde konuştuğumuz netleşse ve bahsettiğin kavramı iyice açıklasan daha iyi olur diğer türlü çok karışıyor. Mesela ayetten ve tcma’nın yazdığından her insanın şimdi bildiğimiz alfa kavramında olma potansiyeliyle doğduğu varsayımı yapılabilir yani doğruluğuna tam karar veremediğim için burayı es geçiyorum.

Genelde verdiğin örneklerde sıkıntı oluyor nüansları belirtmiyorsun ya da anlamıyorsun veya tam uygun olmuyor bu nedenle konu gereksiz dağılabiliyor futbol örneği mesela -belki eskiler sana daha yüce geliyordur ki eskilerin daha güzel gelmesini insan genelde yaşar o an o kadar güzel gelmez ama üstünden zaman geçince o anın şartlarını unutur ve o günlerin değerini abartabilir- eskiden zidane, şişko ronaldo, zico, figo varsa şimdi de ronaldo messi neymar felan var onlar kahraman gibi görülüyor yani bunu açıklamak abes oluyor ama sen böyle düz örnekler verince olmuyor yani işte böyle konu gereksiz yerlere gidiyor ve uzuyor. Eğer örnekleri daha verimli ve etkili kullanırsan daha iyi olur biz de debelenmeyiz böyle. 1 doğru 2 yanlış, 2 doğru 3 yanlış şeklinde ilerlersen tartışmalar hep böyle gereksiz uzar, yazdığına cevap verecek adam zorlanır ve getiri/emek oranı düşer.

Önceki entrylerde bazı yerlerde düzensiz ve gereksiz uzattığım için kusura bakmayın, yanlışım varsa da uyarırsınız.
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#18

Okunmamış mesaj

Şunu net söyleyebiliriz ki çoğunluk hiçbir zaman hakikati duymaktan hoşlanmadı. Kuran da bunu sıkça vurguluyor, çoğunluğun duymazdan geleceğini söylüyor. Buradan devirden bağımsız toplumlarda her daim betaların çoğunlukta, alfaların azınlıkta olduğu çıkarımı yapılabilir.

Yazılarımda nüans eksikliği olması ve konudan konuya sapmam hakkındaki eleştirilerin de oldukça haklı. Bu geliştireceğim özelliklerimden biri, senin de tavsiyenle birlikte bundan sonra daha çok dikkat edeceğim. Hem sizlerin işi zorlaşıyor, hem kendi düşüncemi net anlatamamış oluyorum. Bir çoğunuzun yazarken her ayrıntıyı şimdi ve ileride okuyacak herkesi gözeterek yazma konusundaki motivasyonunuzu örnek alacağım.

Son olarak bu mevzuda da ben kendi kafamda şu noktaya geldim. Tcma alfa olarak doğuyorsun metaforuyla aslında hepimize alfa olabilme potansiyelimizin olduğunu belirtti ve buna dair bir umut verdi- bu kimisi için çok daha zorlu ve uzun bir süreç, kimisi için törpülenme, genetik ve çevresel şartlar nedeniyle nispeten daha kolay, deep betalar için ise asla idrak edemeyecekleri için imkansız- Başlık da bu nedenle zorlu bir süreç olacağı için daha çok bir meydan okuma çünkü tcma da belirtiyordu kendini bu şartlarda saf bir şekilde koruyabilmiş bir omeganın varlığının çok zor olduğu gerçeği var. Genel popülasyonda çoğunlukla kendisini iyileştirmesi gereken omega-betalar vardı (bizim de bu kısma girdiğimizi düşünüyorum) Nitekim omega kırıntısı olan bu tayfa başlığı daha çok anlamaya çalışarak verilen umuda tutundular. Betalar ise asla dönüşemeyecek olmaları sebebiyle eğlenceye meze yapıldı, manipule edilip kullanıldı.

Verdiğin ayetlerden şu çıkarımı yaptım, yanlış olabilir. Yozlaşma nesilden nesile artarak devam etti. Yani insanların betalığa olan eğilimleri git gide arttı. Burada şu nüans var, şartlar çok kötüydü de insanların beta olmaktan başka çaresi yoktu gibi bir olay değil. Şartlar aklını kullanırsan sana çok iyi de hizmet edebiliyor. Mesela internet öğretiyle buluşmamızdaki başlıca sebepti, şu an fikir alışverişi yapıyor olmamızdaki de ana sebep. Eski dönemde olsak tcma yı asla okumamış, öğretiyle felan asla ilgisi olmayan köyde odun taşıyıp, tarla süren bir hayat sürmemiz daha olasıydı - odun taşımak, çiftçilik yapmayı küçümsemiyorum burada şu anki şartların oluşma zorluğunu vurguluyorum- Fakat internet her zaman çok mu iyi? Hayır, zina ve harama çok rahat ulaşabileceğin de bir platform. Burada yine aklınla kendini dizginlemen ve doğruya yönlendirmen tamamen sana bağlı. Yani şartların kötü olmasını bahane eden, yapılan metaforları "ah ulan eskiden olsa babam beni avlatırdı, doğada alfamı daha iyi hissederdim" diye boş serzenişlerde bulunmak bizi bir gram öteye ilerletmez. Dediğim gibi her şartın pozitif ve negatif yanları var, aklınla bunları kendi hizmetine sürecek şekilde yontacaksın. Yaptıklarının adil bir şekilde değerlendirmesi de elbet tanrı tarafından yapılacaktır.

Not: Lan zaten ronaldo messi'den fazlası gelemiyor, aha onlar da emekli oldu olacak aşağı yukarı 5 seneleri var. Neymar şebeğini bu efsanelere yakıştırma plz.

Kanka bu futbolcu meselesinde de tam olarak aktaramamışım olayı. Orada demek istediğim yetenek bazında bir karşılaştırmadan öte karakterlerin orjinalliği, kendine haslığı, oyunu güzel oynamaya yönelik eğilimleri, ve hatta çocuklara da alfalarına daha yakın olmalarından öte (bu benim şahsi görüşüm) çok daha kahraman,rol model niteliğinde nüfuz edebilmeleriydi. Şimdiki oyuna bakarsan daha çok robotlaşmış ve tekdüze oynanan bir oyun ve oyuncular var. Yani aramızda çok genç kardeşler var çoğu efsaneyi ve o dönemleri izlemediyse anlamaları cidden zor. Oyuncular oyuncu olmaktan öte birer karakter ve kahramanlardı. Roberto carlos, figo, henry, raul, zidane, batistuta, beckham, cantona, drogba, hagi, edgar davids, van nistelroy, ronaldinho, gerrard, lampard, del piero, franco baresi, nesta, maldini, cafu. Aklıma öyle random gelenleri sıraladım. Bak şu videoyu atayım aslında bu eleştiriyi çok güzel bir sinematikle yapmış nike :

Bunun şu anki yaşamda konfor bölgesinden asla çıkmayan, rahata düşkün ve canı tatlı kitleyle de bağdaştığını düşünüyorum. İnsanlar koyun olmayı çok daha kolay kabul ettiği bir devirde yaşıyoruz. Hani tcma nın bir metaforu da bir nesli değiştirmeyi düşünüyorum, siz de alfa evlatlar yetiştireceksiniz diyordu. Bu gidişin aslında artık terse dönmesi gerektiğini vurguladığını düşünüyorum. Bu konuda da yine anlamadığım yerleri belirtirseniz güzel olur, teşekkür ediyorum.

Yani evet mevzuya bir yerden giriyoruz, teee ebesinkinden çıkıyoruz kankalar fakat inanın kasıtlı yapmıyorum. Çoğunda kendi zihnimin hatalı ürünleriyle karşı karşıya olduğumdan burada sizlerin uğraşıp bunları ayıklayıp aydınlatması inanın çok büyük bir emek ve hakkınız ödenmez (ağlayarak yazıyorum) Ama sonuç olarak faydalı bir iş olduğunu düşünüyorum, meseleler daha çok aydınlanıyor böylelikle.
Kullanıcı avatarı
Mitch
1. Nesil
Mesajlar: 81
Kayıt: 18 Mar 2018, 19:23

#19

Okunmamış mesaj

[mention]Bold[/mention] eski futbolda takım oyunu pek hakim değilmiş gibi katılırmısın bilmiyorum topu alan adamlar top sürüp kendini göstermek zorundaymış sürekli paslaşmak sanki futbolu soğutmak ve o mücadeleden kaçmak gibi bir anlama geliyormuş oyun anlayışı farklıydı mesela şu maçı sararak izle
https://m.youtube.com/watch?v=JJHxA-DxGw0
Takım Almanya karşısında Barcelona kadar rahat hızlı oyun döndüreyim gibi bir dertleri yok ayağına top gelen biraz bekleyip değerlendirme yapıyor at bakim kardeşim ben ne yapabilirim bir bakayım der gibi alıyor topu şimdi bunu yapsan anında müdahale önünü kapatırlar ceza sahası yayından topu aldığı an önüne üç tane etten duvar vuruş açılarına yatmış oluyor Rıdvan Dilmen Sergen Yalçın müthiş futbolcular ama bu gibi adamlar bugünkü futbolda oynayamazsa bence bu değişime ayak uyduramayacaklarından oynayamazlar, gol sevinçleri bile değişmiş gol olunca savaş kazanmış gibi adamların kılıcını havaya kaldırması gibi futbolcularda kollarını havaya kaldırırdı ama sonraları futbolcuların gol attıktan sonra direk köşeye koşası gelmeye başladı nedense, şu sıralar iyice boku çıktı gerçi
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#20

Okunmamış mesaj

[mention]Mitch[/mention]

Takım oyunu her zaman çok önemliydi kanka. 2000-2006 brezilyasına bak ya da los galacticos dönemine, bireysel olarak uçuk adamlar olsalar bile bu takımları özel kılan takım oyununu inanılmaz oynayabilmeleriydi. Bunu şey gibi düşün, harika enstrümanların var fakat bir orkestrada nasıl çalman gerektiğini bilmiyorsan asla iyi müzik yapamazsın. Roberto carlos'a bir röportajında o kadar yıldız olan bir kadronun birlikte nasıl sorunsuz oynayabildiğini sormuşlardı. Carlos, "yıldız mı, ne yıldızı? bizi yıldız ilan edenler sadece saha dışındakiler. bizler sadece iyi futbol oynamaya çalışan sıradan insanlardık." tarzında cevap vermişti.

Şu bakımdan dediğine katılabilirim. Şimdi global dünyada kamboçya'da bile yaşıyor olsan, futbol antrenmanları ve sistemi üzerine daha çok bilgiye ulaşıp takımını çalıştırabilirsin. Aradaki fark azaldı ve fiziksel oyunun önemi arttı. Bu, daha kısıtlı şartlardaki takımların daha bütçeli ve yetenekli takımlara karşı boy gösterebilmesini sağladı. Futbol da evriliyor, diğer her şey gibi. İnsanlar strateji ve taktiğe her gün daha fazla kafa yoruyor.

Yine benim değindiğim konu aslında bu değildi. Eski karakterlerin bugüne göre daha orjinal ve bana göre alfalarına daha yakın olduklarını düşünmemdi. Sadece izleyici yönünden gördüğüm bir şey bu, oyuna yaratıcılıklarıyla ve karakterleriyle daha farklı bir renk katıyorlardı, bu da futbolu daha zevkli kılıyordu. Bilmiyorum, bu kişisel de olabilir hani eskiye olan özlem hep vardır "nerede o eski bayramlar" tarzında yakınan dedelerin yakınma sebepleri o insani değerlerin yavaş yavaş yok olması gibi futbolun da bu kadar duyguyu insanlarda uyandırabilmesinin sebebi o saf oyundu aslında. Arda Turan'ı düşün, bayrampaşa'da o dar sokaklarda oynamasaydı, dar alandaki becerisi bu kadar gelişebilir miydi? Bu sistematik antrenman ve taktik bilgisinin çocuğa yüklenmesi çok erken yaşta olursa, çocuğun yaratıcılığını kısıtlaması oldukça mümkün. Bu eski saydığım futbolcuların hayatlarını biraz araştırdığında hepsi sokaktan yetişme, çoğu zor şarttan geliyorlar. Zidane'ın da bir belgeselde sokakta oynamasaydım bu yeteneklerim asla olmazdı dediğini hatırlıyorum. Eskiden top oynadığım sokaklardan geçiyorum hepsi bomboş, daha çok araba var ve sokakta top oynayan çocuk yok şu an. Attığım videoda da tombik ronaldo bir yerde "siz bunu bir oyun olarak oynuyorsunuz, onlar ise işleri olarak görüyorlar" diyor. Bu kasıtlı olarak mı yapıldı hani bugünkü futbolun eleştirisine, olmama ihtimali yüksek fakat bir gerçekten bahsediyor aslında. Futbolcuların klonlanıp robotlaşması felan şu an ütopik geliyor evet, fakat bugünkü oyuncular eskiye göre birbirinin kopyası gibiler.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık