Niçin çalışırız

"Bir adamın büyü dediği şey, diğer adamın tekniğinden ibarettir." -Robert Heinlein

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
belikebond
1. Nesil
Mesajlar: 201
Kayıt: 18 Haz 2018, 02:17

#1

Okunmamış mesaj

İnsanın çalışma sebepleri asil motivasyonlara dayanmak zorundadır. Her ne işi yapacaksan, -gerçekten çok fazla alan vardır ve herkes her işi yapamaz, herkesin yüklendiği farklıdır, ona verilen sorumluluk farklıdır, birey kendi kapasitesini zorlamaya çalışır ve kendi potansiyelince hizmetini verir toplumda rolünü oynar. her boku yemeye kalkan hiç bir boku yiyemez- o işe dair motivasyonların akıl pusulasında oluşturulmalıdır. Akıl doğrultusunda oluşturulan motivasyonda asil olur zaten. Fakat sen bu denklemden akılı kaldırırsan, sadece kağıt üzerinde ''iyi'' gözüken bir iş yaparsın ve bu bir sike yaramaz sadece bir sike yarıyormuş gibi gözükür, kendini kandırır, etrafındakileri kandırır oyalanırsın. Sonra anlarsın iş işten geçmiş olur. Elinde kalan da açlıklar ile geçirilmiş koca bir hayattan başka bir şey olmaz.

Kişi yapacağı işin üzerine düşmelidir biraz, önemsemelidir insanlara vereceği hizmeti. Şu anda ise tam tersi. Kimsenin içten bir şekilde ''işini icraa etme'' olayı sikinde değil. Sadece getirilere odaklanmış durumdalar. İşini gerçekten güzel amaçlarla donatmış olan insan sayısı çok çok az. Oysa insanların güzel hizmetlerde bulunabilmesi için, işini güzel amaçlarla donatması için milyonlar kazandığı bir işe sahip olmasına gerek yok. Bunu sokaktaki midyeci de yapabilir, bakkalcı mahmut abi de. Aylık milyonlar kazanan ama sapmış olan şirketin ceo sundan daha değerli olurlar gözümde. Geçen netflix de Drug Lords diye bir belgeseli izliyorum. 70 lerin amerikasında uyuşturucu baronlarını ve bunlara karşı savaşan 4 kişilik bir narkotik ekibini gösteriyor. Her şey uyuşturucu tacirlerinin elinde avukatlardan tut polis şeflerine, polis şeflerinden tut savcılara kadar herkes bu heriflerden rüşvet yiyor. Koca New York 'ta adamlar belirli noktalara gelmiş, güya işini icraa eden insanlara rüşvet vererek kendilerine imparatorluk kuruyorlar. Bir de bunların rüşvetlerini reddetmiş, tacirlere karşı savaş açmış bu 4 kişilik ekip var karşıda. Şimdi kağıt üzerinde rüşvet yiyen savcı da işini yapıyor, bu milyon dolarları reddeden dedektifler de. Asil olan hangisi? Takdir edilecek olan hangisi? Ödüllendirilmeyi, değer görmeyi hak eden hangisi? Akıl sahibi insanlar bu 4 dedektifin yaptığı işi çok iyi anlıyor ve empati kurabiliyorken, kitle mensubu insanlar bunu yapamıyor.

En yüksek puanla alan bölüm burasıydı, en iyi parayı burası kazandırıyordu, toplum kitle nezdinde en iyi statüyü burası veriyordu vesaire vesaire... Dönüp baktıklarında göremiyorlar nasıl bir yol üzerinde olduklarını. Öyle bir zehirlemiş ki dünyanın iğreti amaçları, her türlü aşağılıklığı, onursuzluğu yapabilecek durumdalar. Böyle tamamen hayatı açlıkları üzerine kurulmuş ,çok baba semptomlar veren insanların hayatlarına baktığında bunu çok net görüyor insan. Mesela nispeten iyileşmiş insanların bir yanılgısı da bu ve bunun gibi hasta insanları kendi gibi sanıyor olması oluyor bazen. O zannediyor ki herkes aşağı yukarı benim gibi. Değil abi. İnsanlar kafayı yemişler kendinle karıştırma kimseyi, manyak bunlar. Normalmiş gibi davranıyorlar sadece.

Para, güç, statü denkleminden dışarı çıkamıyor öğrenciler. Evet kişinin mal olması bir numaralı etken fakat tek etken mi? Sanmıyorum. Bunda eğitim sisteminin de etkisi var. Lise ve üniversite öğrencilerine bakarsan bilinçsizlik diz boyu. Yok çünkü. Hem akıl yok hemde akıl sahibi olup da onlarda bilinç uyandırmaya çalışan yok. Olan arada kalmış, nispeten iyileşmiş çocuklara oluyor. O çocukların sırtına çok yük yükleniyor. Çocuktan o leş beta sürülerinin arasında iş bilincini, farkındalığını oluşturmasını ve bunu doğru bir amaca kalibre etmesi beklenmiş olunuyor. -o iyileşmiş çocuğun da sorumluluğu o pisliğin arasından temizi bulmaya çalışmak oluyor fakat onların yükünü hafifletmek var iken neden daha ağır olan bu yük bindirilsin?- Diğer mallara zaten yardımın kralı yapılsa onlar yine anlamayacak evet ama o azınlık olan kesimin ufaktan elinden tutsan, kapıları aralasan belki düzgün bir yola girecek, belki güzel işlere imza atacak. Maalesef bu yok. Hepsi koyun gibi, perakende ürün gibi piyasaya sunuluyor. Bilişsel düzeyde farkındalık oluşturmaya yönelik o kişiyi asıl ileri atacak olan eğitim ve rehberlik kısmı yok. Yapılan rehberlik şu bölümü seçme şu bölümü seç minvalinde oluyor en fazla. Hiç kimse işin etik kısmında değil. Hiç kimse bu çocuklara doğru soruları sormuyor. Herkes asıl nokta hariç her şeye dalmış durumda. Bu mentalite ile verilmiş eğitimden çıkan insan kime neyin hizmetini verebilir şimdi? Bu şey gibi oluyor al akademik bilgiyi, al bu da departmanına dair sana lazım olan para ve statüyü kazandıracak kabiliyetleri, siktir git oyalan şimdi bunlarla. Bunun sonucunda ne oluyor? Üstte belirttiğim rüşvet yiyen, niteliği olan ama kişiliği olmayan insanlar iş dünyasını kaplıyor.