Sezar Galya Savaşı Üzerine

"Bir adamın büyü dediği şey, diğer adamın tekniğinden ibarettir." -Robert Heinlein

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
belikebond
1. Nesil
Mesajlar: 202
Kayıt: 18 Haz 2018, 02:17

#1

Okunmamış mesaj

Bu kitapta beni şaşırtan diğer bir şey bu askerlerin ve liderlerin zorluklar ve sıkıntılar karşısında ne kadar sağlam kalıp hala yaptıkları işe devam edebiliyor olmalarıydı. Düşün alesia kuşatmasındasın, 60 bin kişisiniz, karşı taraf 300 bin kişi, arada sıkışmış durumdasınız, tek seçenek var o da savaşacaksınız fakat ciddi bir sayı farkı söz konusu. Ama bir şekilde inancınızı koruyup ne yapılması gerekiyorsa yapmaya devam ediyorsunuz. Sezarı düşün, emrin altında insanlar ölüyor, imkansızı başarman lazım filan. Aynı şekilde kaleye sıkışıp yardım beklemekten başka çaresi olmayan galyalılar… Kişinin açlıkları ve hastalıkları ne olursa olsun burada gösterilen irade ve disipline saygı uyandırıyor. Bu modern dönemde en ufak sikindirik şeyler bizi tepetaklak ederken bu insanlar bu şartlar altında operate edebilmişler. Bu beni insanın sandığından çok daha güçlü olduğunu düşünmeye itiyor çünkü bu dönem ki insanlar da insandı sonuç olarak, farklı bir yaratık değillerdi. Aynı nefisteniz, onlar bu şartlar altında hala cesaret ve inanç gösterebiliyorsa bu bizim de aynı kapasitede bazı şeyleri gösterebileceğimiz anlamına gelir.

Fakat şöyle de bir nüans noktası var, o dönem orada savaş vermiş insanlar zorluk ve sıkıntı içerisinde büyümüş yetişmiş insanlar zaten. Şimdi örneğin yukarıda yazdıklarımdan yukarı çıkıp bu modern dönemden bir tane rastgele erkek seçip o alesia kuşatmasına atsak kafayı yiyecektir. Bünye alışık değil çünkü, bizim için en zorlu gibi gözüken şey sınıf içinde sunum yapmakken adamlar avlanıyor, açlık ile mücadele ediyor, ağır antremanlara maruz bırakılıyorlardı. Yani kastettiğim nüans şu, evet bu kadar mental ve duygusal olarak güçlü/disiplinli olmaya dair bir potansiyel herkesin içinde bulunmakta çünkü aynı kişiyiz, onlar da insandı, biz de insanız. Fakat bunu kullanabilmek senin bu gücü açığa çıkarmana bakıyor. O dönemki insanlar zorluğa ve savaşa alışkın insanlardı, bununla büyüdüler ve yetiştiler. Kuşatma altında da cesurca çarpıştılar. Senin de bu disipline potansiyelin var ama sence kanepe üstünde yayılırken bu potansiyel dışarı kendisini vuracak mıdır?

Disiplin ve acı eşiğinin, strese katlanma eşiğinin yükselmesi de yine pratiğe bakar, tecrübeye bakar. Düzenli olarak zor ve sıkıntı verecek şeylere kendini atman gerekir. O dönemin galyalıları veya germenleri zaten şartlardan doğan zorluklar ve sıkıntılarla doğup yetiştikleri için zorluk ve sıkıntı yaratmak için ekstra bir çaba göstermelerine gerek yoktu. Senin ise bu modern dünyada var. Çünkü etrafındaki her şey hayatını kolaylaştıran bir şekilde dizayn edilmiş durumda. Ulaşım, yiyecek, barınma açısından düşün sadece. Basit, zorluk yok, 60 Iq üstünde olan insan para kazanıp bir yerlerde barınabilir, ölmez yani. Hacı diyordu ya sistem olmasa açlıktan ölecek insanlar sisteme sövüyor diye. Öyle, sistem senin hayatını ikame ettirmeni inanılmaz kolaylaştırıyor, teknolojik gelişmeler ve dönemin getirdiği yenilikler inanılmaz rahatlık ve kolaylık sağlıyor.

‘’ Belgalar Gallia kavimleri arasındaki en cesur halktır. Çünkü hem eyaletin {1} kültür ve uygarlığından çok uzakta yaşamaktadırlar hem de insan ruhunu kadınlaştıran eşyaları satan tüccarlar buralara pek fazla gelmezler. Ayrıca Rhen'in diğer tarafında yaşayan Germenlere çok yakındırlar ve sürekli onlarla savaş içerisindedirler. Yukarıda sıralanan nedenlerden dolayı Helvetler de yiğitlik bakımından diğer Gallerden üstündürler.’’

‘’ Caesar Nervilerin gelenek ve göreneklerini araştırdı ve şunları öğrendi: 4. Tüccarların ülkelerine girmeleri kesinlikle yasaktı. Şarap ve diğer lüks eşyaların ithali de yasaktı. Çünkü lüks mallarla cesaretin azalacağına inanıyorlardı. 5. Vahşi ve son derece cesur insanlardı.’’

Çevrenize 100K ‘lık ultra maratona hazırlandığınızı söyleseniz size manyak gözüyle bakarlar. Hani ne zorun var da durduk yere kendine işkence ediyorsun tarzında. Fakat yukarıda alıntı yaptığım yerde geçmişte bazı kabilelerde bu anlayışın tam tersini görüyorsun. Tam tersine kabiledeki insanların hayatlarını kolaylaştıracak gereksiz lüks ve gevşeklik yaratacak eşyaları yasaklamış adamlar. Çünkü bunun insanı zayıflatacağını ve disiplini kıracağını biliyorlardı. Alesia kuşatması gibi zamanlar geldiğinde de hangi kabileden insanın yanında olmasını isterdin? Lüks içinde yaşayan zenginliklerle şımarmış kabilelerin mi yoksa bu kabileyi mi? Şu an bizim hayatımızda normal bir vatandaşın o dönemki insanların en kralından daha çok lüks ve rahat bir yaşamı var.

O zaman bunun yaratacağı etkileri göz ardı ederek yaşayamazsın. Eğer ki güçlü ve disiplinli olmak istiyorsan, ileride yaşayacağın fiziksel veya mental zorlukların üstesinden gelmek istiyorsan aklını güçlendirdiğin gibi disiplinini de, bünyeni de güçlendirmek zorundasın. Şartlar bunu kendi kendine yaratmayacak, modern dünyada var olmak çok kolay. Sen kendi kendine zorluk yaratmak zorundasın, acının pratiğini yapmak zorundasın.
Kullanıcı avatarı
belikebond
1. Nesil
Mesajlar: 202
Kayıt: 18 Haz 2018, 02:17

#2

Okunmamış mesaj

‘’Caesar Gallia'daki isyanın bastırıldığını gördükten sonra geçici mahkemeleri yönetmek için İtalya'ya gitti. Orada Clodius'un öldürüldüğünü öğrendi. Senatonun askerlik çağındaki her gencin askere ilişkin kararını öğrenince kendisi de asker toplamaya başladı. 2. Caesar'ın yaptıkları hemen Gallia Transalpina'da duyuldu. Gallialılar duyduklarına kendi uydurdukları ve olayın gerektirdiği şeyleri de eklediler. Caesar'ın iç karışıklardan dolayı Roma'da kaldığını ve bu işlerle uğraşırken Gallia'ya gelemeyeceğini söylediler. 3. Roma halkının egemenliğinden üzüntü duyanları savaşa teşvik edecek bir fırsat vardı. Daha serbestçe ve daha cesurca hareket ederek savaş planları yapmaya başladılar. 4. Gallia'daki kabilelerin önderleri uzak ve ormanlık yerlerde toplantılar yaparak Acco'nun ölümünden duydukları üzüntüyü dile getirdiler. 5. İleride kendilerinin de başına aynı şey gelebilirdi. Gallia'nın şanssızlığından şikâyet ettiler. Savaşacak ve kendi hayatlarını tehlikeye atarak Gallia'nın bağımsızlığını kazandıracak adamlara büyük ödüller vaat ettiler. 6. Öncelikle Caesar'ı ordusundan ayırmak gerektiğini ve bunu yapmanın kolay bir şey olduğunu söylediler. 7. Çünkü lejyonlar komutanları olmadan ordugâhlardan çıkamazlardı. Ayrıca komutanın da lejyona muhafız birliği olmaksızın ulaşamayacağı da açıktı. 8. Şunu da söylediler: Savaşarak ölmek atalarından kalan ünü ve şerefi korumak bağımsızlıklarını korumaktan bile daha önemli bir şeydi.’’

Şimdi Sezar’ın Galya seferi kitabında bu Galyalılar habire ayaklanıyor dikkat ederseniz. Sezar’ın ayaklanmaları defalarca kaba güç ile bastırması var fakat yine bir şeyler oluyor, bir zayıflık sezildiği an Galyalılar ayaklanmaya, birleşmeye başlıyor. Buradan birden farklı şeye değinilebilir fakat benim değinmek istediğim nokta şu, bir millet açıktan açığa işgal edildiğini, domine edildiğini biliyorsa bir şekilde ayaklanmanın ve savaşmanın yolunu arıyor, üzerindeki kontrolü kabul etmiyor. Galyanın kabileleri bu sayfadaki ayaklanmaya gelmeden 50 kere zaten ayaklanıp yenilmişti. Tarih konusunda inanılmaz derinliğe sahip değilim fakat bu kitaptaki senaryodan gördüğüm şey Roma’nın her yönüyle gittiği yeri domine etmesi ve açıktan açığa itaate alıp diz çöktürmesi ve bunu kabul etmeyen, her fırsatta ayaklanan kabileler var. Anladığım kadarıyla bu olay işgal edilen devlet tamamen elden ayaktan kesilinceye kadar devam ediyor. Bu da alesia kuşatmasına denk geliyor sanırım. Fakat öncesinde dediğim gibi sürekli bir ayaklanma hali söz konusu. Mantıken düşündüğünde işgalci devlet için mantıklı bir durum değil, sürekli bir savaş, sürekli bir isyan bastırma halinde didiniyorsun.

Kesinlikle açıktan açığa işgal edildiği halde ayaklanmayan ülkeler de vardır elbet. Örneğin Osmanlının filan hakimiyeti altına aldığı yerleri uzun sürelerce barış altında tuttuğunu lise tarih derslerimden hatırlıyorum. Benim gelmek istediğim nokta bu galya seferindeki ayaklanmaların modern dünyada artık neden o kadar sık yaşanmıyor oluşu. Buna da birçok sebep gösterilebilir tabii. Fakat bir açısı da bence modern dünyada ki güçler bu işi daha profesyonel yapıp ve ülkeye çöküp halkına haber verdirmemesi. Temiz yani ,Galyalılar gibi habire ayaklanan bir toplum olmuyor karşılarında. Topluma fark ettirmeden çöküyor devletlere. Parayı kontrol ederken zaten orduyla girmenin bir alemi yok. Bir ülkenin finansını, kaynaklarını kontrol ediyorsan o ülke artık senin için bir varlık anlamına gelir. Hacı da demişti ülkelerin kar amaçlı şirketler gibi yönetildiğini. Bu denklemde bir ülkeyi orduyla dümdüz etmek, insanlarını kesip biçmek verimsiz. Daha güzeli ülkelerin kendilerini özgür gibi zannederken onları gütmen var. Galyalılar örneğin özgür olduklarını zannetseler ayaklanmazlar. Fakat toplum o dönemde olup bitenlere daha uyanık çünkü her şey gözlerinin önünde oluyor. İşgalse işgal, haraçsa haraç, vergiyse vergi, rehineyse rehine, savaşsa savaş her şey açık. Ortada bir çökme işlemi varsa toplumun da bundan haberi var kısacası. Fakat şu an öyle değil, medya ve demokrasi ile bundan emin oluyorlar.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık