“Bir Alfanın Kaderi”

Kardeşler birlikte durur ve sorunları birlikte aşarlar.

Moderatör: Co-Moderatör

iamposeidon
Çaylak
Mesajlar: 8
Kayıt: 13 Nis 2018, 15:32

#1

Okunmamış mesaj

My7 “Bir alfanın kaderinin yalnızlık olduğunu anladım artık.“ demişti lise günlüklerinde. Alfa olmak bana göre kişinin ruhuyla bütünleşmesi demektir. Bunun için yapmamız gerekenleriyse sanırım buradaki herkes biliyordur o yüzden bahsetmeyeceğim onlardan. Her neyse, yalnızlık demiştim, bence herşeyini çekinmeden paylaşabildiği, gerçek anlamda samimi olduğu, davranışlarından şüphe etmediği bir dostu olan insan yalnız değildir bu hayatta. Fark ettim ki bu şekilde tek dostluğumuz ruhumuzla/alfamızla. “Merhaba nasılsın?” vb. samimiyetsiz sorular ve cümlelerden uzak, ortaya çıkmasından en çok korktuğumuz şeyleri yahut hastalıklarımızı acımasızca kendimize itiraf edebildiğimiz bir ilişki. My7’nin orada ne demek istediğini 1 yıl içinde daha net anladım. En yakın hatta belki de tek dostumuz dediğimiz adamlarla bile (ve egolarından tam anlamıyla sıyrılamamış kişiler) arada ki ciddiyeti, sınırları kaldırıp tüm içtenliğimizle, samimiyetimizle hunharca zamanda kaybolduğumuz zaman er ya da geç bir patlak veriliyor ve bu genellikle sizden kaynaklanan bir sorun olmuyor. 1 yıl bilinçli bir şekilde yapılan, geçmişe dönük gözlemlerimin de içinde bulunduğu bir deney sonrasında yazdım bunları. Maalesef şaşırtan çıkmadı. Sanırım sonsuza kadar insanlarla aramızda o gereksiz soğukluğu veya siz ciddiyet de diyebilirsiniz onu ayarlamalıyız. Aksi halde bunu bir bisiklet zinciri gibi düşünebilirsiniz. Bir dişli mekanizmadan çıktığında zincirdeki diğer dişliler istemsizce onun peşinden gitmek zorunda kalıyorlar. Tıpkı insan ilişkileri gibi. Bu araya koyacağımız soğukluk/ciddiyet ve hatta belki biraz samimiyetsizlik ise zincir de ki dişlilerden biri. Tek dostumuz ruhumuz. Ve belki burada hakikati arayan adını dahi bilmediğimiz ama kendimizle paylaştığımız şeyleri aynı zamanda bir tek onlarla paylaştığımız kardeşlerimiz. Herkese selamlar aranıza katılmaktan onur duyuyorum.
Bu konuda hepinizin fikirlerini heyecanla bekliyorum.
Kullanıcı avatarı
fika
Sürgün
Mesajlar: 43
Kayıt: 20 Mar 2018, 15:05

#2

Okunmamış mesaj

Dostluk kavramını bırak arkadaşlık kavramına bile inanmıyorum. Çevrene bakarsan dişi konusunda, ozellikle sevgili ve evlenme gibi sonuçlanan ilişki sonrası bu her insan tipi kabuğuna çekiliyor. Bir "şey" olduğunu zan'nediyor. Sadece eş/aşk kuruntusuna kapılan bu tipler her şeylerini betalaştırır. Cıvıklaşmadığı zerresi yoktur. Ve bazen o samimi olduğun tip, evet bazen senle aynı duşunduğunu soyler ve bildigini vızzıklar. Sonra elini cebine atar sıvgılısını mısıj ıtır. "aşkım bende esir anan sende zaa by tcma geldi yine aklıma haha.

Duyguların yansıması bunlar. Hepimizde duygular var. Zaten amacımız bu hastalık seviyesinde olan duygu çamurundan kurtulmak, o yola girmrk.İnsanın doğumundan itibaren her zerresine kazınan psikolojik yansımalar.

Duygusuz insan mı olur? Alfa duygusuz mu? hayır, Alfa; zamanına, mekanına, karaktere gore şerbetçi otudur. Heyecanı sever, onsuz yaşayamaz. (tcma)

Bu yüzden de dostu olamaz. Dibine kadar alfanın hiçbiri duşunceleri tek bir kalıba asla sığmaz, ben oyle duşunuyorum. Başka alfalarla karşılaşması çok zor olduğu için bu maddi dunyada evet yalnızdır. Ozellikle de tek'leşmeye doğru evrilmiştir.

Ruhunu kalple butunleşmesidir amaç.
Kullanıcı avatarı
dun bugun yarin
1. Nesil
Mesajlar: 139
Kayıt: 18 Mar 2018, 13:22

#3

Okunmamış mesaj

Arkadaşlık ve dostluk kavramları var, evet. Ama günümüz insanlarının algıladığı gibi değil. Mesela sınıf öğretmenimiz "Biz bir aileyiz çocuklar, herkes birbirini sevmeli ve bir bütün olmalı" diyordu. Bu tarz bir şey yok yani. MEB tarafından rastgele aynı sınıfa atandığım yirmi dokuz çocukla aile olmak filan zorunda değilim, kimse kusura bakmasın. Rastgeleliğinden öte insanların aciz olması asıl etken. Böyle bir toplumla neden aile olayım? Değersiz, aciz birine sırf kaşı, gözü, eli, kolu var diye değer mi yükleyeyim? İnsan kendisini değerli yapmadığı sürece değersizdir(1). Hal böyle olunca ciddi manada dostluk, kardeşlik durumu olmuyor. Anca taşağına bir arkadaşlık yapabiliyorsun. O da bir yere kadar oluyor zaten. Ama bunu yaparken de dikkatli olmak lazım zira kitle inanılmaz hastalıklı. Adamla iki konuştun diye can ciğer olduğunuzu sanıyor, sonra konuşmayınca da "Ne oldu ya soğudun bu sıralar" diyor. Yahut iyi niyet gösteriyorsun, kendini bir bok sanıp üste çıkmaya çalışıyor. Aynı TCMA'nın takıldığı çırakların büyüklük kuruntusuna kapılması gibi.
Yani yalnızız. Etrafımızda birçok insan varmış gibi durabilir, ama hiçbiri var bile değil aslında. Ölü adamlar onlar. Yürüyen ölüler. Ama yalnızlık insanı sıkar ister istemez. Bu yüzden arada gidip birkaç zombi avlayabilirsin yahut bir zombiyle barda oturup "kıyametsel problemler" hakkında konuşabilirsin, ama taşağına olur çünkü karşındaki zombi len adam konuşmuyor ehehe.
(1: Değerli olma durumu da günümüz insanlarının algıladığı biçimde değil yine. Özetlemek gerekirse akla bağlı.)
iamposeidon
Çaylak
Mesajlar: 8
Kayıt: 13 Nis 2018, 15:32

#4

Okunmamış mesaj

Hastalıklarımızdan arınmaya çalışırken, kendimizi geliştirip hakikat yolunda ilerlerken gerek fiziki gerek mental açıdan çok fazla acı çekiyoruz ve bu durumdan şikayetçi değiliz çünkü acı yoksa gelişimde yok. Ve bu kadar büyük bir disiplinle kendi yolumuzda ilerlerken kendi açımdan konuşmak gerekirse bazı şeyler çok basit gelmeye başladı son zamanlarda. Acı eşiğimin yükselmeye başladığını hissediyorum ve sanırım bundan dolayı dünyevi sorunları istemsizce kafama takamıyorum. Bahsettiğimiz yalnızlık konusu da o basit sorunlardan biri gibi geliyor çünkü sanki olması gerekenin bu olduğunu hissediyorum. Analiz etmek, nabza göre şerbet ve eğlenmek, kafaya takmamak ve duruma göre dalga geçmek. Tcma nın bizlere öğrettiklerinden bazıları artık karakterime işlemiş durumda. Yıllarca omuz omuza savaşıp, birbirlerinin hayatı için kendilerini tehlikeye atan askerlerin günün birinde bir darbe veya başka birşey sonucunda birbirlerini öldürdüğü bu dünyada kendi arkadaşlarımızın hastalıklarını, onlardan doğan sorunları kafaya takmak hiç rasyonel bir davranış değil. Ama kendimizi bunlara karşı korumamız da zorunlu. Bu yüzden eğlenirken ciddiyeti elden bırakmamalı, gerektiği yerde sınırları çok keskin bir şekilde hatırlatmalıyız. Dediğim gibi farkında veya farkında olmadan bizleri yermeye çalışan insanlara karşı olması gereken onları ciddiye almayıp eğlenmek ve sanki bir deney faresiymiş gibi onları gözlemleyip çıkarımlar yapmak.
Kullanıcı avatarı
Kai
1. Nesil
Mesajlar: 58
Kayıt: 18 Mar 2018, 16:27

#5

Okunmamış mesaj

Bu konuyla alakalı my7 nin kancıkta verdiği taktikler mükemmel. İnsanla ve toplumla alakalı gerçeklerde derinleşmen zaten bunun haline tavrına yansımasına sebep oluyor ama bide bu taktikleri olayı sol öne kaydırmadan öyle okuyup pusula olarak alırsan hata riskin iyice düşüyor. Fakat ufak tefek hesaplara da girmeye gerek yok o kasıntı olmana olaylara gereksiz takılmana sebebiyet verir. Zaten mallar hiçbi sikimi anlamıyor kodumun kişisel gelişim kafalarının taklitlerini bile yiyorlar düşünün. Temel hatlarıyla profili çizdin mi tamam.
Kullanıcı avatarı
Sokratesin Sakali
1. Nesil
Mesajlar: 52
Kayıt: 23 Mar 2018, 21:19

#6

Okunmamış mesaj

“Bir alfanın kaderinin yalnızlık olduğunu anladım artık.“ böyle demesinin sebebi kendisini anlayan , akılla iletişim kurabileceği insanların o zamanlar - yani lisenin ilk yılı - olmaması olabilir. Çünkü tcma 'nın artık kendisine öğüt bile verebilen - kardeşlik yetkilileri - kardeşleri var.
Tabi orda, pisliğin çok olması ve temiz özlülerin sayısının az olması sebebiyle düzenli çevrede yalnız kalmaktan bahsetmiş olabilir.
Kullanıcı avatarı
legoprofesoru
1. Nesil
Mesajlar: 42
Kayıt: 10 Nis 2018, 15:46

#7

Okunmamış mesaj

Şimdi biliyorsunuz ayet cımbızlamak diye bir şey var ama ayet Kur'an'da olur biz o yüzden entry cımbızlamak diyelim. Hakkını yemek istemem kanka yazdıklarına katılıyorum ama burada anlatılmak istenen başka bir şey sanki. Tüm yazılanlar bir bütün olarak değerlendirilmeli. Bahsi geçen lise günlüğünün bir kısmı :

''okula gittim...
lan en ciddiyet ve coolluk olayını tam olarak uygulayamadığım için alfam tedirgin oldu ; hissettim bunu...
saçma sapan şeyler anlatma isteğim halen devam ediyor.
cidden siklemediğim zaman ise, insanların köpek gibi bana geldiğini görüyorum.
fakat, bir alfanın kaderi yalnızlık ; bunu bir kez daha anladım.
''it iti ısırmaz'' mantığıyla, betalar ve omegalar birbirlerine tutunuyorlar.
lider ise yalnız kalıyor... misalen çıkışlarda, iki adam kanka şekilde gidiyor ; birisi benim en iyi omegamdı geçen senelerde...
yalnız olmak, benim yolum...
eğer yanında birileri varsa, yanlış yoldasın.
eğer daima sana yalakalık etmek için peşinde dolananlar varsa, yanlış yoldasın.
ben yalnız kurtum ; bunu biliyorum.
ona yakışır davranmam gerektiğini de biliyorum.
zor... onlara benzemek için egomu 1 yıl boyunca şişirmemin bana verdiği zararları görebiliyorum.
yaralarımı sarıyorum..."

Ben bunları okuyunca tcma'nın tek kaldığına üzüldüğünü hissettim. Alfa siklemez tabi ki ama duygularla boş safsatalara aynı tepkiyi veremeyiz, haliyle duyguların yeri ayrı. Misalen en iyi omegam dediği arkadaşının beta yönlü değişimine şahit olmuş, mal mal tiplerle dolaştığını görüyor. Abi kim üzülmez buna şimdi? Adam yakışıklı. Dişilerin tcma'ya yanaştığını görenler tcma'nın kıçından ayrılmıyor ve yalakalık yapıyorlar. tcma bal gibi farkında olayın. Düşse de bir parça koparsam şundan diye aç gözle bakan çakallarla etrafı kaplı. Haliyle tek kalıp kendini korumak istiyor. Buradan, çevre gerçekten bok gibiyse yalnız kurt olarak takılmanın en iyi taktik olduğu sonucunu da çıkarıyorum. Nitekim başlığı okursanız alfanın yalnız olmadığından bahsettiği yerleri de görürsünüz:

''...yalnız mıyım sanıyorsunuz ?
hayır... yüzlerce çırağım var...
alfaları tek çatı altında topluyorum.
ben, yalnız değilim. sizler de değilsiniz...
fakat benden öncekiler yalnızdı... ''

Mükemmel sürüsünü bulana kadar her kurt yalnız takılmalı. Tek kalmak ve yalnız olmak farklı şeyler.
Bir eksiğimi görürseniz söyleyin lütfen.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık