++Bazı yerlerde kavramlar karışıyor ve o nedenle bir anlaşmazlık yaşıyor olabiliriz ancak genel olarak hatalı olduğunu düşünüyorum belki benim cehaletimdendir. Hatam varsa uyarırsınız.
Önemli olan doğru bakış açısını ve anlayışı kazanmak. Bir hatam olduğunu düşünüyorsan bunu bildirmen tabi ki güzel. Ben de doğrusunu anlamak amacıyla sahip olduğum anlayışı aktarmaya çalışıyorum. Tabi ki yanıldığım bir çok nokta olabilir, zaten bu sebeple buradayım.
Oluşan farklılık başlığı okuduğumuzda yaptığımız farklı yorumlar. Alfa kavramını uçağa benzetelim. Biz de uçak icat edilmeden önceki bir toplulukta uçağı anlamaya çalışan iki vatandaşız. Ben demirden kuş olarak anlıyorum. Sen ise bunun bir canlı olmadığının farkındasın ve benim kuş olarak nitelendirmemin neden yanlış olacağını açıklıyorsun gibi.
Şu videonun tümünü izlemeni öneririm. Bahsettiğin kukla deneyinin devamı var, senin anlattığın şekilde okuyan biri olayı tek yönlü anlayabilir. Bebek %100 iyilik yapmaya programlı bir mekanizma olarak doğmuyor. Doğuştan gelen iyi şeyler de var içinde kötü şeyler de. Belli bir yaşa gelince de bazı kötü özellikleri de törpüleyecek seviyeye gelebiliyor.
Videoyu izledim. Şimdi şu etkenler var benim kafamda. Bu bebekler tamamen saf olamazlar çünkü anne karnındaki vakit dahil dünyadan bir çok ders aldılar. Onların davranışlarına pozitif veya negatif yakınlarından dönütler geldi ve bunun doğru ve yanlış çizgilerini etkilediğini düşünüyorum. Aslında bu kukla deneyini şu sebeple vermiştim. Yani bebeğe yüklenen bir yargı mekanizması var. İşin içinde hayatta kalma içgüdüleri vs de ekleniyor tabi. Mesela ikinci kendine yakın olanı seçen çocuklarda, kendine benzeyen kişilerle ittifak kurarsa daha uzun hayatta kalabileceğini söyleyen bir içgüdü olabilir. Peki alfa %100 iyilik yapmaya mı programlamlıdır? Bana göre hayır. Hak edene hak ettiğini vermelidir alfa. Çocukların da adalet mekanizması, onlarla aynı gevreği seçmeyen kuklanın cezalanması gerektiğini düşündükleri için öyle çalışmış olabilir. Nitekim bu etmen olmadığında %81'lik kısım iyi kuklayı seçiyor. Bu gerçekten yüksek bir yüzde. Şunu da ekleyeyim bu deney fikir verir felan fakat sonuçta bir deneydir yani tamamen her şeyi açıklayacak diye de bir kaide yok.
Ben bebeklerin aklı yoktur, aklı olmadığı için de bir karakteri yoktur sadece ona yüklenenlerin bir kopyasıdır demek istedim. Bu kopyada iyi şeyler de olabilir kötü şeyler de. Bu verdiğin örnekle bir bebeğin alfa olarak doğup doğmaması arasında ne bağ var çözemedim.
Aklı vardır fakat kullanabildiği ölçü sınırlıdır. Karakteri de vardır, her bebek aynı karakteristik özellikleri göstermez. Kimisi suskundur, kimisi arkadaş canlısı çok konuşur vs. Örneği şu açıdan verdim. Çünkü harika bir organizma bebek. Sen daha çok kapasitesine ve yapabileceklerine bakıp bir basitlik görüyorsun. Fakat bir bebeğin öğrenme kapasitesinin 10' da birini bile taşıyabilsek şu evrede yardırır giderdik mesela. İçgüdüsel olaylara bir yetişkinden de çok yatkınlar. Kimse sana yürümeyi öğretmedi mesela, içgüdüsel bir şekilde deneye deneye düşe kalka kendin öğrendin. Bunun gibi bir çok şey öğrendin ve bunları sana emreden bir güç vardı. Bebeğin gelişim düzeyi nedeniyle yapabilecekleri tabi ki sınırlıdır fakat 20 yaşındaki bir alfa ve 30 yaşındaki bir alfa için de bu geçerlidir. 30 yaşındayken 20 yaşına bakıp aslında pek de alfa değilmişim 20 yaşıma göre demezsin. 20 yaşının gerekliliklerini yapıyordur çünkü o dönemde alfan. Bebek için de durum böyle.
Şimdi alfa belli açılardan değişmez. Aklınla sorgular sorgular sonunda bir cevaba ulaşır anlarsın mesela din gibi. O noktadan sonra onu değiştirmezsin. Ancak gerekli bir durum olduğunda alfa şartlara göre kendini konumlandırır. Yani dediğin 31 çekme örneği dışında -kimse seni 31 çekmeye zorlamıyor sonuçta kendin yapıyorsun onu- insana kendi gelişimini baltalayacak ortamlar sunuluyor hep ancak dediğim gibi alfa kendini şartlara göre konumlandırır. Zaten değişen şartları kendi yararına kullanamayacak, eski kafada devam eden kendini yenileyemeyen biri alfa olamaz. Kardeşlikteki insanlar bu ortamlarda doğup büyüdüler. Baktılar şartlar böyle ne dediler "abi bizim birlik olmamız lazım yoksa bizi yerler burada" ve kendi şartlarını oluşturdular -tabi tcma başlattı olayları ama olayları anlayan herkes bu şekilde düşünür-.
Şartlara göre konumlandırma konusunda katılıyorum, her alfa yaşadığı dönem için bunu yapmıştır. Fakat şu an şartların ne kadar aleyhte olduğunu da göz ardı edemeyiz. Ataların bir tıkla milyonlarca dişiyi çıplak görme olanağına sahip değildi. Geçmişte savaşman, dövüşmen gerektiği zamanlarda alfana daha yakın bir hayat sürmen olası. Her şey daha doğal ve tabiatına uygun gelişiyordu çünkü. Durup da pick up üzerine vakit harcamıyordu insanlar en basitinden.
Şimdi her toplumun çoğu betaya yatkın omega-beta, az bir kısmı betadır ve bunlar kitleyi oluşturur. Bir alfa hangi devirde bir topluma eklenirse eklensin onun için sıkıntıdır zaten. Hiçbir zaman alfalar çoğunlukta olmadı yani "eski zamanda herkes alfaydı ohh rahat körelme 0 şimdi her yer beta gibi" bir durum yok. Her insanın alfa olarak doğması gibi bir durum yok olay metafor, alfa olmak öyle bir şey değil yani. Hacı da bahsetmişti bundan h.t pdf ine "içinde alfa" yaz çıkar.
Şimdi eskiden olan erkek tipi (şövalye,imparator) vs. tipinde şu olay var. Eskiden bana göre alfanı muhafaza etmen daha kolaydı. İşte dişilerin aşk ve masumiyetle alfaları manipule etmesi ve beta tohumlarını ekmesindeki olay bunu anlatıyor diye düşünüyorum. Çünkü en basitinden bir yeni dönem filmiyle, eski dönem filmini kıyasladığında bile erkeğin mizacının ne kadar değiştini görüyorsun. Clark Kent'in oynadığı filmlerde mesela en beta karakteri bile bugünün filmlerindeki alfadan daha erkeksi duruyor. E bu nasıl oldu?Ben babamla kendi aramda da büyük fark görüyorum mesela. O da bana sıkça anlatır mesela 14 yaşındayken sınıftakilerin çoğunu öğretmen zannedebilirsin, hatta müfettiş geldiğinde benim arkadaşımı öğretmen zannetmişti diye anlatıyor. Şimdi gir bir 14 yaşındaki sınıfa veletlerin haline bak. Şu testosteronun her nesilde büyük oranda düşmesi, insanın doğal yaşamdan gittikçe kopmasının ve beta öğretilerinin yeşermesinin bunlarda katkısı yok mu? Elbette var. Eskiden beta yoktu demiyorum fakat bu dönemki kadar çoğunlukta ve yükselişte değildi. Şimdi beta olmadığın sürece hayatın çok ama çok zor. Bunu sen de yaşamadın mı?
İçindeki alfa mevzusunu okudum fakat sen söyleyince bir daha okudum. Yani evet içinde somut bir şey yok elbette. Ben bunu daha çok "özünü bulma" olarak nitelendiriyorum. Tanrının senin için biçtiği karakteri en iyi şekilde şu kısa ömründe oynayabilmek. Hacının yazısından da ben "alfa olarak doğmuyoruz" u çıkaramadım.
Baktılar şartlar böyle ne dediler "abi bizim birlik olmamız lazım yoksa bizi yerler burada" ve kendi şartlarını oluşturdular -tabi tcma başlattı olayları ama olayları anlayan herkes bu şekilde düşünür-
Şuna da ayrı parantez açayım. Bütün bunları zaten tcma sayesinde düşünebiliyorum. Öğreti olmasa beta olarak yaşar ve ölürdüm, bu da beni bazen rahatsız etse de topluma uymanın vereceği rahatlık bunu bir şekilde bastırabilirdi. Fakat gerçeklerle karşılaştık ve yüz çevirmedik ki buradayız. "Yoksa bizi yerler" diye düşündüklerini sanmıyorum. Aslında bu kirli tohumlarını saçabilmiş insanların birarada, uygun şartlarda, tcma gibi adil ve öğretinin turnusolu olan bir siyasi liderin organizasyonunda ne kadar verimli olabileceğini gördüler. Sonra da odak noktalarını buna çevirdiler. Tabi tcma da gel koçum hallederiz yapmadı. Bir çok özelliği üst düzeyde ve bu sorumluluğu kaldırabilecek olanları titizlikle eleyip ekibine dahil etti.