Somutlaştırmalar Üzerine

"Bir adamın büyü dediği şey, diğer adamın tekniğinden ibarettir." -Robert Heinlein

Moderatör: Co-Moderatör

Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#1

Okunmamış mesaj

Yer çekimi kuvveti mesela aslında yok, bir fenomeni gözlemliyorlar ve buna isim koyuyorlar. İki cisim kütle,mesafe, elektriksel yük gibi mesafelerin etkisiyle birbirine otomatik olarak çekim uygular. Dünyanın kütlesi çok büyük olduğu için biz ona tabi oluyoruz, bizim kütlemiz ona oranla çok düşük olduğunda nitelendirilmemiş durumda. Bunu zamanında bulan kişi de yer çekimi diyor ve fizik literatürüne artık öyle geçiyor. Aslında soyut bir olay, buluş dediğimiz olayların hepsi varolanı sistematik bir şekilde belirleyebilme ve ispatlama yönüne dayalı. Tcma'nın yaptığı keşifler de böyle somutlaştırmalarla bize aktarılmış durumda. Futbolu düşün, neden 7 yaşındaki çocuk da 50 yaşındaki adam da izleyince aşağı yukarı aynı anlar ne olduğunu? Ortak bir dil,kültür,anlayış var çünkü. Gol dediğinde herkes neyi kast ettiğini bilir. Dil,din,ırk, yaş fark etmeksizin herkesi biraraya toplayabilmesini sağlayan unsur bu ortak dil ve terimler. Fizikte terimler ayrı, kimyada ayrı, spor dallarında da ayrı. Alfa, beta, omega, altın vuruş, alfa çekimi gibi terimler de hayatta görüp deneyimleyebileceğin fenomenlerin tezahüründen doğmuş durumda. Tcma da bir mucit fakat alanı daha çok sosyoloji ve psikoloji. Buluşlarının güzelliği ise her insanın anlayabileceği hakikatleri yansıtması. Bu somutlaştırmalar sistematik biçimde belirtilmeseydi ortak bir kültür oluşturmamız imkansız olurdu. Olay aslında bu terimler değil, bunlar sadece aracı konumunda. Birbirimizi ve hayatı daha iyi anlamak; dolayısıyla kuran'a hazır olmak ve tanrının bizi ne ile görevlendirdiğini kavramak adına birer araç bütün hepsi. Sen yaşadıkça, aklın geliştikçe bahsedilen terimler zihin sahnende yap bozun parçalarının oturduğu gibi birer birer yerine oturuyor. Kimisi ilk okuduğunda büyük çoğunluğunu yerine oturtabildi, kimisi ise çok az bir kısmını anlayabildi fakat daha fazlasını öğrenmesi gerektiğini fark etti. İnsanın en derin güdülerinden biri öğrenme/keşfetme ihtiyacıdır. Başlığı okuduğunda da oradan ya da buradan seni yakalıyor ve seni otomatik olarak bir keşfe çıkarıyor. Tcma "ben fitili ateşlerim artık durduramazsın" dan kastı aslında bu. Kişisel mücadelenin başlamasını da kilit noktayı yani başlığı yazmasını vurgulayarak "sen üzerine düşeni yapabilecek misin?" ile pekiştiriyor.
Kullanıcı avatarı
aPeopleArmy
Sürgün
Mesajlar: 162
Kayıt: 27 Mar 2018, 14:18

#2

Okunmamış mesaj

Bold yazdı: 10 Şub 2019, 14:44 Dünyanın kütlesi çok büyük olduğu için biz ona tabi oluyoruz, bizim kütlemiz ona oranla çok düşük olduğunda nitelendirilmemiş durumda. Bunu zamanında bulan kişi de yer çekimi diyor ve fizik literatürüne artık öyle geçiyor. Aslında soyut bir olay, buluş dediğimiz olayların hepsi varolanı sistematik bir şekilde belirleyebilme ve ispatlama yönüne dayalı. Tcma'nın yaptığı keşifler de böyle somutlaştırmalarla bize aktarılmış durumda.
Aslında salat konusu da buna benziyor, örnek vermesi açısından yazıyım buraya.
Ben cinleri ve insanları ancak Bana ibadet etmeleri için yarattım. ( Zariyat 56.ayet )

Bu ayete göre ilk insan hz.ademden itibaren gelen bir ibadet şekli var, ama bunun ismi tam konulmamıştı -suhufta adı konulmuşmu veya ibadetle ilgili birşey geçiyormuydu bilmiyorum, sonuçta bulunmayan ilk kutsal kitap bu yüzden yanlış bilgi vermekten Allaha sığınırım.- zamanla, günümüze kadar Arapça da; salat, Türkçe de; namaz, Farsça da; nemâz şeklinde isim koyularak geldi.
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#3

Okunmamış mesaj

[mention]aPeopleArmy[/mention] : O ayete göre belli bir ibadet şekli olduğunu nasıl anladın? İbadet kelimesinden ise, kelimenin kökeni bir kere salat değil ; diğer çevirilerine de baktığında kulluk etme olarak da çokça çevrilmiş bu kelime. İnsan ve cin derken evrendeki her canlıyı kast ediyor tanrı. Gece gündüz çalıştım dediğin vakit aslında tüm gün çalıştığını vurgulamak istiyorsundur, iki zıt kelimeyi kullanarak bu vurgu yapılmış olma ihtimali çok yüksek. İns 5 duyuyla algılanabilen varlıklar, cin ise bunun tam tersi olarak 5 duyuyla algılanamayan varlıklardır. Ortak özellikleri ise bir iradeye sahip olmaları. Yani size bahşettiklerimin sebebi iradenizi benim hizmetime adayacak farkındalığa ulaşmanız diyor. Burada tek tip geleneksel bir ibadet şekli çıkaramadım. Belki de vardır kuran'a henüz o kadar hakim değilim, evet çokça vurgulanan salat var fakat işte salat şöyle yapılır diye net bir tabir bilmiyorum. Varabildiğim en mantıklı sonuç toplum yararına ; maddi,manevi, bilgi yönünden kurulan sosyal kuruluşların desteklenmesi. Böylece bozgunculuğun azalması ve insanların kötü amellere teşvikinin önlenmesi amaçlanmış olabilir. Ayetlerden ise birçok elçinin ve müminin bunu öğüt gelmeden önce otomatik uyguladıkları bir olay olduğunu anlıyorsun. Tanrı çünkü diğer ibadetlerden farklı olarak açıklamadan salattan bahsediyor. Nasıl yürümeyi açıklamadan ben sana yürümek dediğimde anlıyorsan, salatı da anlıyor duyanlar. Hatta öğüdü en iyi anlayacak olanların salatı ikame edenler olduğundan da söz ediliyordu bir ayette. Verdiğin örnekle benim bahsettiğim olay arasındaki fark salat-namaz yozlaştırılmış olma ihtimali çok yüksek olan terimler. İslami devletlerin zamanla zayıflaması ve bozgunculuğun artmasından da bu yozlaşmayı daha net tahmin edebiliyoruz. Fizikte ise yerçekimini yozlaştıramazsın, teori ve formüller ispatlı bir şekilde bulunmuş artık evrensel kanunlar olduğunu biliyorsun.
Kullanıcı avatarı
aPeopleArmy
Sürgün
Mesajlar: 162
Kayıt: 27 Mar 2018, 14:18

#4

Okunmamış mesaj

Bold yazdı: 12 Şub 2019, 11:55 @aPeopleArmy : O ayete göre belli bir ibadet şekli olduğunu nasıl anladın? İbadet kelimesinden ise, kelimenin kökeni bir kere salat değil ; diğer çevirilerine de baktığında kulluk etme olarak da çokça çevrilmiş bu kelime.
Knk "Kulluk etme" olarak geçen tüm çeviriler yanlış. Doğru çeviri için arapçaya azıcık aşina olman veya translate de ayetleri çevirmen yeterli olur. Hatta hangi mealcinin çevirisi doğru teyit etmek için de kullanabilirsin. Anahtar kelime; " لِيَعْبُدُ "

Salat konusu için yakında detaylı bir başlık açıcağım orda tartışırız. Bu konunun dışına çıkmayalım -ehehe qAçıYor-.
Kullanıcı avatarı
Bold
Sürgün
Mesajlar: 267
Kayıt: 04 Haz 2018, 17:45

#5

Okunmamış mesaj

Kelime "abede", "abd" kökünden geliyor, bu nedenle ilk bakıldığında ibadet sanılabilir. Mesele şu ki ibadet nedir? Anlam yozlaşması sadece çeviride değil, asıl kelimelerin anlamının ne olduğu konusunda meydana geliyor. Kul türkçe kökenli bir kelime anlamı da köle/hizmetli demek. Nitekim her insan köledir. Alak 10'da "salat ederken bir kulu" olarak çevriliyor, burada da kelime "ǎbden". Bakara 23'te keza "kulumuza" derken elçi Muhammed'ten bahsediyor yine kullanılan kelime "ǎbdinā", isra 3'te "doğrusu o çok şükreden bir kul idi" derken elçi Nuh'tan söz ediyor kelime yine "ǎbden", meryem 63'te "ǐbādinā" bu sefer çoğul olarak cennete girecek olan kullardan söz ediliyor. Enbiya 26'da "ǐbādinā" ile yine kullar olarak kullanılıyor. Neml 15, "ǐbādihi" yani kulları olarak çevriliyor. Fâtır 28 ve 31, Sâd 83, Zümer 53, İnsan 6 bunları da dileyen bakabilir aynı durum söz konusu. Velhasıl apaçık ki kuran'daki kulluk kavramı birkaç ibadetten öte çok daha geniş bir perspektiften, bütünsel olarak tanrının öğüdünü anlayıp uygulamayı gerektiriyor. Kulluk olarak çevrilmesinde bu nedenle bir çeviri hatası görmüyorum, yanılıyorsam lütfen doğrusunu öğreterek cahilliğimi aydınlatın.
Cevapla Önceki başlıkSonraki başlık