Savaşımız kime
Gönderilme zamanı: 29 Nis 2018, 09:12
"mallık içinde değilsin bro. ama daha öğrenmen gereken çok şey var. ben sana şunu söyleyeyim. sırf bu diyeceğim yerden yürü. sıkıldığın ve karamsarlıkla dolduğun zaman filan böyle hayvansal dürtüler baskın gelmeye başladığı zaman dur. dur. dünyayı durdur. kendi içini dinle. zamanla ses duymaya başlayacaksın. korkma len şizofren değilsin asdasdas. o sesin sahibini yenip kendin üzerinde tam kontrole ve özgürlüğe sahip olduğun zaman sesin sahibinin kime çalıştığını anlayacaksın. kardeşlik'in de kime karşı savaştığını anlayacaksın. bunu ciddi bir şekilde uygula. haydi gazan mübarek olsun aslanım kaplanım eheheheh." 19.03.2016 16.38
Yukarıda alıntıladığım “Hacı Tylerin” bir entrysi. Soru-cevap yaptığı zaman birisine verdiği bir cevap.
Entryde geçen içimizdeki sesten kasıt şeytanın verdiği vesvese zannımca. Daldığımız zamanlar, uyukladığımız zamanlar, zihnimiz-aklımız biraz örtüldüğü zaman, gevşediğimiz ve tembelleştiğimiz zaman ve beta yönlerimiz kabardığı zaman olan şey. Kendi kendimize düşünürüz ama zihnimizden geçen düşünceler bize fısıldanan düşüncelerdir. Eğer kendimizi kaptırıp bu zanların-yanlış düşüncelerin, doğru olduğuna inanırsak o zaman sıçarız. Şeytandan da çok güzel bir vesvese yemiş oluruz. Bu durumu bariz bir şekilde yaşadığım bir anıyı da yazarak konunun daha da netlik kazanmasını umuyorum.
Öncelikle burada şeytanın vesvese verdiği yönüm beta tarafım. Daha da açarsam aşağılık kompleksim üzerinden, daha da detayı dışlanmışlık hissim üzerinden vesvese verdi. Olaya gelirsek. Yakın sayılabilecek arkadaşım var. Benim arkadaş kendi arkadaşlarıyla bir ara gezmeye gitmişti ve beni çağırmamıştı. (Burada olması gereken beni çağırmamasıydı zaten yanlış anlaşılmasın. Diğerlerini tanımıyordum ve karakter olarak yeni tanıştığım insanlarla gezmeyi falan hiç sevmem. Normalde ben zaten kendim gitmezdim onlarla. Sıkıntı yok yani bu durumda.) Bir gün sonra beraberiz işte, normal takılıyoruz evde. Sonra diğer arkadaşlarından biri aradı. Onlar konuşurken içim bir anda öfke, kıskançlık ve dışlanmışlık hissi ile kaplandı. Sonrasında ise arkadaşımın ve onun arkadaşının hakkında kötü şeyler düşünmeye başladım. İşte onlar şöyle kötü böyle kötü falan. Vesvese olayının açığa çıktığı anda bu andı. Ben kötü düşüncelere kapılmışken bir yandan bu yaptığımın yanlış olduğunu dibine kadar biliyor ve hissediyordum. Sanki zihnimin yarısı bu kötü düşünceleri devam ettiriyor gibiydi ve diğer bir taraftan da bilincim ile bu düşüncelerimin yanlış olduğunu kendime ispatlama çabasına girmiştim. Kendi zihnimde bir savaşa girmiştim. Sürekli olarak bilinçli şekilde yaptığımın yanlış olduğunu, sağlıklı bir insan benim yerimde olsa ne tepki verirdi, bunları düşünerek en sonunda kötü düşünceler kayboldu zihnimde. Sonra af diledim tabii ki Tanrı’dan düşüncelerim için.
Yukarıda anlattığım anı bir örnekti. Bu vesvese tembellik, üzüntü, kin, çok mutlu gibi tüm duygu durumları ile ilgili olabilir. Duygularımızla hareket etmek bu yüzden sakıncalı. Bizi hakikatten alıkoyarak, şeytanın vesveseleri doğrultusunda doğru olduğunu zannettiğimiz(!) kararlar vermemize sebep olur. Burada hacının ne kadar mühim bir noktaya değindiğini söylemek istedim. Söylediği şey çok kilit ve okuyup geçilecek bir şey değil. Aklı olan herkesin savaşı şeytanadır, yanılmıyorsam hacının söylediği şey de bu.
Diğer bir detayda hacının söylediği gibi “tam kontrole ve özgürlüğe sahip olduğumuz zaman” cümlesi. Yanılmıyorsam başlıkta da geçiyordu. Biz insanlar; demokrasiyle yönetiliyoruz, istediğim yere giderim falan kafasından ötürü özgür olduğumuzu düşünürüz. (Politikaya girmek istemiyorum bu yüzden Türkiye’nin son seçiminde yaşadığı şeylere bakarsanız görürsünüz gerçekten demokrasi diye bir şey var mı yok mu yani biz seçme özgürlüğüne sahip miyiz) Politika dışında, yapman gereken bir şeyi aklın ile biliyorsan ama tembelliğin baskın gelip o şeyi yapmıyorsan özgür olduğunu iddia edemezsin. Bu şeytan tarafından, duyguların tarafından güdüldüğünün bir işareti. Özgürlük olayını kısaca şöyle söylemek istiyorum. Eğer duygularına göre hareket ediyorsan özgür değilsin, aklın ile hareket edebiliyorsan özgürsün. Burada bir nüans var. Ne olursan ol aslında hepimiz birer köleyiz. Tanrı’nın kölesi. İnsanlar ise ya Tanrı’yı bilip kendi iradeleri ile ona köle olacaklar ya da duyguları ve iğreti menfaatleri tarafından güdülerek şeytana köle olacaklar. Seçim bizim.
Yukarıda alıntıladığım “Hacı Tylerin” bir entrysi. Soru-cevap yaptığı zaman birisine verdiği bir cevap.
Entryde geçen içimizdeki sesten kasıt şeytanın verdiği vesvese zannımca. Daldığımız zamanlar, uyukladığımız zamanlar, zihnimiz-aklımız biraz örtüldüğü zaman, gevşediğimiz ve tembelleştiğimiz zaman ve beta yönlerimiz kabardığı zaman olan şey. Kendi kendimize düşünürüz ama zihnimizden geçen düşünceler bize fısıldanan düşüncelerdir. Eğer kendimizi kaptırıp bu zanların-yanlış düşüncelerin, doğru olduğuna inanırsak o zaman sıçarız. Şeytandan da çok güzel bir vesvese yemiş oluruz. Bu durumu bariz bir şekilde yaşadığım bir anıyı da yazarak konunun daha da netlik kazanmasını umuyorum.
Öncelikle burada şeytanın vesvese verdiği yönüm beta tarafım. Daha da açarsam aşağılık kompleksim üzerinden, daha da detayı dışlanmışlık hissim üzerinden vesvese verdi. Olaya gelirsek. Yakın sayılabilecek arkadaşım var. Benim arkadaş kendi arkadaşlarıyla bir ara gezmeye gitmişti ve beni çağırmamıştı. (Burada olması gereken beni çağırmamasıydı zaten yanlış anlaşılmasın. Diğerlerini tanımıyordum ve karakter olarak yeni tanıştığım insanlarla gezmeyi falan hiç sevmem. Normalde ben zaten kendim gitmezdim onlarla. Sıkıntı yok yani bu durumda.) Bir gün sonra beraberiz işte, normal takılıyoruz evde. Sonra diğer arkadaşlarından biri aradı. Onlar konuşurken içim bir anda öfke, kıskançlık ve dışlanmışlık hissi ile kaplandı. Sonrasında ise arkadaşımın ve onun arkadaşının hakkında kötü şeyler düşünmeye başladım. İşte onlar şöyle kötü böyle kötü falan. Vesvese olayının açığa çıktığı anda bu andı. Ben kötü düşüncelere kapılmışken bir yandan bu yaptığımın yanlış olduğunu dibine kadar biliyor ve hissediyordum. Sanki zihnimin yarısı bu kötü düşünceleri devam ettiriyor gibiydi ve diğer bir taraftan da bilincim ile bu düşüncelerimin yanlış olduğunu kendime ispatlama çabasına girmiştim. Kendi zihnimde bir savaşa girmiştim. Sürekli olarak bilinçli şekilde yaptığımın yanlış olduğunu, sağlıklı bir insan benim yerimde olsa ne tepki verirdi, bunları düşünerek en sonunda kötü düşünceler kayboldu zihnimde. Sonra af diledim tabii ki Tanrı’dan düşüncelerim için.
Yukarıda anlattığım anı bir örnekti. Bu vesvese tembellik, üzüntü, kin, çok mutlu gibi tüm duygu durumları ile ilgili olabilir. Duygularımızla hareket etmek bu yüzden sakıncalı. Bizi hakikatten alıkoyarak, şeytanın vesveseleri doğrultusunda doğru olduğunu zannettiğimiz(!) kararlar vermemize sebep olur. Burada hacının ne kadar mühim bir noktaya değindiğini söylemek istedim. Söylediği şey çok kilit ve okuyup geçilecek bir şey değil. Aklı olan herkesin savaşı şeytanadır, yanılmıyorsam hacının söylediği şey de bu.
Diğer bir detayda hacının söylediği gibi “tam kontrole ve özgürlüğe sahip olduğumuz zaman” cümlesi. Yanılmıyorsam başlıkta da geçiyordu. Biz insanlar; demokrasiyle yönetiliyoruz, istediğim yere giderim falan kafasından ötürü özgür olduğumuzu düşünürüz. (Politikaya girmek istemiyorum bu yüzden Türkiye’nin son seçiminde yaşadığı şeylere bakarsanız görürsünüz gerçekten demokrasi diye bir şey var mı yok mu yani biz seçme özgürlüğüne sahip miyiz) Politika dışında, yapman gereken bir şeyi aklın ile biliyorsan ama tembelliğin baskın gelip o şeyi yapmıyorsan özgür olduğunu iddia edemezsin. Bu şeytan tarafından, duyguların tarafından güdüldüğünün bir işareti. Özgürlük olayını kısaca şöyle söylemek istiyorum. Eğer duygularına göre hareket ediyorsan özgür değilsin, aklın ile hareket edebiliyorsan özgürsün. Burada bir nüans var. Ne olursan ol aslında hepimiz birer köleyiz. Tanrı’nın kölesi. İnsanlar ise ya Tanrı’yı bilip kendi iradeleri ile ona köle olacaklar ya da duyguları ve iğreti menfaatleri tarafından güdülerek şeytana köle olacaklar. Seçim bizim.